Daniel gecenin çoğunu meditasyon yaparak geçirmeye başlamıştı. Gecenin yarısında terler içerisinde uyanıyor, bir kase su içip yanındaki yemekleri yedikten sonra tekrar meditasyonuna devam ediyordu. Pheiada ona gizlice et ve çeşitli yosunlar getiriyordu. İstekleri her zaman kesindi. Tam doğru miktarda yiyor, fazlasını saklıyordu. Gündüzleri ise sürekli fiziksel hazırlıklar yapıyordu. Kabileye yardım ediyormuş gibi yaparak ağır çuvalları kaldırıyordu. Sık sık su altında nefesini tutuyor. Boynundaki ipin izin verdiği kadar yüzerek vücudunu güçlendiriyordu. Çok dikkat çekmeyen bir yerde Solema ile dövüşüyordu. Çoğu zaman kendisini yerde bulsa da zamanla daha becerikli hale gelmişti. Başta terlemeyen Solema'ya bazen beklenmedik darbeler indirebiliyordu. Solema her dövüşü çabuk bitirmek istiyordu ama Daniel pes etmiyordu. Üst üste toprağa bulanıyor, ardından tekrar ayağa kalkıyordu. Daniel sessizleşmişti. Gözlerindeki ateşi kabiledeki herkes görebiliyordu. Ama ateşin arkasında bir hedef olduğunu sadece Pheiada anlayabiliyordu. Sadece Daniel'deki değişiklik değil, tüm çevrelerindeki değişen havayı kabiledeki herkes seziyordu. Geceleri bir artanın rahat edemeyeceği kadar soğuyordu. Rakip kabileye yakalanma korkusu yüzünden ateş yakmak iyice tehlikeli hale gelmeye başlamıştı. Rakip kabile ise tüm su kaynaklarını sahipleniyordu. Nereye gitmek isterlerse istesinler onlar oraya önce yetişiyordu. Avladıkları hayvanları çalıyorlar, ya da kılıçlar ve oklar ile kovalayarak kabile avcılarını kaçırıyorlardı. Gece olduğunda vahşi hayvanları kabilenin kamp yaptığı yere doğru sürüyorlardı. Solema ve Pheiada keşif görevindeyken rakip kabilenin keşifçileri ile karşılaşmış, Solema onlardan birisini öldürerek zorlukla kaçmayı başarmıştı. Pheiada ise diğer artalar yardıma gelene kadar bir kaç yara almıştı.
Solema gözlerini belki de onuncu kez açtığında ay hala kıpırdamamıştı. Kabilenin neredeyse hepsi uyuyordu. Sadece nöbetçilerin fısıltıları duyulabiliyordu. Yatağına tekrar yaslanarak derin bir nefes aldı. Kabusları uyumasına izin vermiyordu. Zor bir gece olacaktı. Yine de kendini rahatsız eden geçmişinin kabuslarıyla yüzleşmeliydi. Solema gözlerini kapatarak kabuslarının en başına dönmeye çalıştı. Küçük bir melodi mırıltısı hatırlamasına yardımcı oluyordu. Büyücü okulu... Kabuslarının başladığı noktayı hatırladı.
Büyücü okulunun koridorlarında koşuyordu. Derse geç kalmıştı. Uyku fazla tatlı gelmiş, oda arkadaşlarının gürültüsünü bile duymamıştı. Sonunda sınıfa girdiğinde öğretmen çoktan derse başlamıştı. Tüm sınıf kendisine bakıyordu. Solema utancından ölebilirdi. Titrek bir sesle "Ö..özür dilerim efendim " dedi. Belki 13 belki 15 yaşındaydı. Ama öğretmenler herkesten olgun ve büyük davranmalarını istiyorlardı. Çok azarlandığını hatırlıyordu Solema. Tüm sınıfının önünde rezil olmuştu. Derste de pek başarılı değildi. Sınıf arkadaşları biriken büyülere geçmişken kendisi daha mana dengeleme bile yapamıyordu. Yine de çok çalışıyordu. Gece olmadan önce eğitim odasına girip içeride saklanırdı. Gece olduğunda ise tüm gece derste öğrendiği teknikleri çalışırdı. Eğitim yerinin ortasındaki suyu eliyle dalgalandırdıktan sonra mana dengeleme yaparak onu sakinleştirmeye çalışırdı. Tüm gece buna çalışırdı. Arkadaşları bazen ona sorardı " Neden büyücü olmak istiyorsun? " Öğretmenler de arkasından bu soruyu sorarlardı. Solema hiç birine gerçek cevabı veremezdi. Gerçek cevabı kalbinin derinliklerindeydi. " Macera " Solema dünyayı görmek istiyordu. Küçüklüğünde abisinin başarılı bir büyücü olarak çok uzaklara gittiğini biliyordu. Kendisi de gitmek hiç kimsenin görmediği güzellikleri görmek istiyordu. Onun için Ruleron şehirlerinden uzaklaşabilmenin tek yolu büyücü olmaktı. Bu yüzden görünmez hapishaneden kurtulmak zorundaydı. " Ne kadar saftım " dedi Solema kendi kendine gülümseyerek. " Şu anki halimi bilseydim büyücü olmayı düşünmezdim bile " Solema eline bakarak yumruklarını sıktı. İçinde çok küçük bir hareketlenme vardı. Ama eski gücünü hissedemiyordu. Eski günlerinde de güçsüzdü. Sınav günü geldiği güne kadar. Üst sınıflara geçebilmesi için gereken final testinde üst sınıftan bir büyücü gelmişti. Öğretmenler daha ders başlamadan verecekleri puanı kendisine söylemişlerdi " Boşuna uğraşma Solema... Sınır dışına yürürsen bizi zahmete sokmamış olursun " üst sınıftan gelen öğrenci bile test başladığında formunu almamıştı. Solema'nın yürüyerek gitmesini bekliyordu. Ama pes etmeyecekti. Solema hafifçe eğilerek pozisyonunu aldı. Karşısındaki çocuk daha büyüye başlarken Solema tek bir yumruk ile onun ayaklarını yerden keserek sınır dışına fırlattığında öğretmenlerin hepsi şaşkınlıkla bakakalmışlardı. Solema aralarındaki 7 metrelik mesafeyi bir saniyeden kısa sürede kapatmıştı ve çevresindeki manayı eline toplayarak tüm o enerjiyi çocuğun yüzünün önünde bırakmıştı. Solema'nın yumruğu rakibinin yüzüne hiç değmemişti. Kendine gitmesini söyleyen öğretmenler onu alkışladığında hala sıkılı olan yumruğunu havaya kaldırdığını hatırlıyordu. Göz yaşları dolarken " Savaşmadan gitmeyeceğim! " diye bağırmıştı. Sayısız geceler uğraşının ödülünü alan Solema bir daha asla unutmayacağı bir gurur ile dolmuştu yüreği. Sonunda başarmıştı. Önündeki testlere rağmen artık ilk adımını atmıştı. Solema yattığı yerden o gün hissettiklerini tekrar yaşarmış gibi canlandı önünde. Gözleri doldu. Birkaç yaş damlası yanaklarından süzüldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EjderKral : Ölülerin Sandığı(Tamamlandı)
FantasyDoğuda bir ejderha, bir iblis uyanıyor. Kararmış dumanların altından kendini gösteren bir güç, yıldırım seslerinin arkasına saklanarak büyüyor, kendini göstereceği ve tüm dünyayı boğacağı zamanın gelmesini sabırsızlık ile bekliyor. Bu yükselişe kim...