" Anlattıkların bana hala garip geliyor " dedi Pheiada, çadırda hala bağlı bir şekilde otururken. Gözleri tamamen normale dönmüştü. Ama aksanı yerine gelmemişti. Karhan , kabile lideri, ile kurdukları istemsiz bağın etkisi hala devam ediyordu. " Biliyorum. " dedi Daniel. " Ustalarımın bize yaptığı gibi olmadı. " Daniel'in cümleleri gecenin sessizliğini deliyordu. Pheiada baygın iken olanları anlatmıştı. Pheiada başını aşağı eğdi. " Belki de sen haklıydın. Belki de kaçmalıydık. " dedi. Daniel sesini kısarak " Olan oldu. Bunun için kendini suçlama " Pheiada başını çevirerek Daniel'in zıttı yönünde kafasını omzuna yasladı. " Tüm gücünü kullandın. İkinci kutunun muhafızı ile nasıl karşılaşacaksın ? " Daniel arta kadına seslenerek " Hey! " dedi. Pheiada kendisine baktığında konuşmaya devam etti. " Bu güne kadar beraber hayatta kaldık. Yanımda olduğun sürece muhafızı yenmenin bir yolunu bulurum ". Pheiada Daniel'in gözlerine baktı. " Sana güvenebilir miyim ? " Daniel vücudundaki yaralar canını yakmasına rağmen elinden geldiğince samimi bir şekilde gülümsedi. " Her zaman "
Çadırdan kafasını içeriye sokan Karhan ikiliye süzerek " Vakit geldi " dedi. Vücudunun geri kalanı çadırın arkasında olmasına rağmen görkemini hiç kaybetmemişti. Yüzündeki yaraların çoğu bandajları çıkartacak kadar iyileşmişti. Yine de gözlerinin kenarlarından kulağına doğru dalgalanan yanıklar uzun süre boyunca kalacaklarını haber veriyorlardı.
Daniel, Karhan ve Pheiada nehir teknelerinden bir tanesinin yanına geldiler. Teknenin yanındaki iki arta bir kayığı çoktan indirmişti. Kayık dar ve uzundu. Başı ile sonu kıvrılarak yükseliyordu. Sakin sularda yolculuk yapmak için dizayn edilmişti. Karhan teknenin içinde ön tarafına geçerken artalar kürekleri Daniel ve Pheiada'nın eline tutuşturmuştu. Daniel eline küreği alırken " Nereye gidiyoruz ? " dedi. Karhan sırtını kayığın yükselen ucuna verirken nehrin batıya uzanan tarafını işaret etti. " Durmamız gerektiğinde ben söyleyeceğim. Şimdi konuşmayın ve küreklere asılın. "
Kayık nehirde yavaşça ilerliyordu. Nehir uykuya dalmış, dibindeki yosunları kibarca sallıyordu. Pheiada ve Daniel aksi yönde kürek çektikleri halde çok az direnç ile karşılaşıyorlardı. Ağaç dallarından uzanan geniş yapraklar, arkasındaki karanlığı kibarca örtüyordu. Ilık hava nehirle uyum içinde süzülürken ipeksi dokunuşu Daniel'i rahatlatıyordu. Böceklerin şarkıları, bozuk bile olsa hoş bir müzik oluşturuyordu. Ama ayın beyaz ışığı kaybolurken Daniel'in içindeki huzurun yerini endişe alıyordu. Nehirde ilerledikçe hava değişmeye başlamıştı. Soğuk rüzgar nehri hareketlendirerek kürek çekmeyi zorlaştırıyordu. Geniş yaprakların yerini dikenli yapraklar, kahverengi, sıcak kütüklerin yerini gri ve soğuk olanlar alıyordu. Karanlıktan yükselen çıplak ağaçlar, sarmaşıklar tarafından sarılmış kaçmalarına engel olmak isteyen prangalar gibi sıkıca tutunmuştu. Pheiada ellerini sallayarak kendini ısıtmaya çalıştı. Daniel ile ortalarındaki ateş lambasına biraz daha yaklaştı. Daniel de ısınmak istemişti. Ama kürekleri ikisi birden bırakamazdı. Boğazı kırmızı bir şekilde parlayan Karhan çimensiz bir açıklığı işaret ederek " Şuraya yaklaş " dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EjderKral : Ölülerin Sandığı(Tamamlandı)
FantasiDoğuda bir ejderha, bir iblis uyanıyor. Kararmış dumanların altından kendini gösteren bir güç, yıldırım seslerinin arkasına saklanarak büyüyor, kendini göstereceği ve tüm dünyayı boğacağı zamanın gelmesini sabırsızlık ile bekliyor. Bu yükselişe kim...