Son iskelet de dağıldığında kamp çadırlarının yarısı yırtılmış, duvarların içi çatışmalar yüzünden darmadağın olmuştu. Ama tahta duvarlar sağlamdı. Duvarlara yaslanmış ölü orklar ve onları taşıyan insan askerler fedakarlıklarının boşa olmadığını ispat ediyordu. Odyun'un bedeni diğer yıldızlı askerleri ile birlikte. Kapanmış gözleri, gülümser gibi görünen dudakları huzurla uykuya dalmış gibi görünüyordu. Ağlayanların ağıtları sessizliği bastıran tek sesti.
Felecia tüm yorgunluğuna rağmen hala ayaktaydı. Evans kalkanını yere bırakarak Felecia'nın yanına yürüdü. " Bence iyi bir ekip olduk " dedi. Felecia elindeki mızrağı tutamayarak yere düşürdü. Evans kendisine baktığında Fel'in gözleri doluydu. omuzları titriyordu. ağlamamak uğraşırken hıçkırıklarını tutamıyordu. Evans sessizleşti. Yapmacık tavrının paramparça oluşunu hissetti. Belki de ilk defa, aklında söyleyebilecek bir şeyi yoktu. Ama bu güne kadar sessiz olan kalbi ona haykırıyordu. Felecia'nın çaresiz eline dokundu kendini tutamadan. " Eğer bir omuza iht- " Felecia Evans'ın elini bırakıp ona sıkıca sarıldığında hıçkırarak ağlamaya başladı. Evans elini kibarca Felecia'nın beline yerleştirdi. Hiçbir şey söylemeyecekti. Öylece bekleyeceklerdi, tüm yıkıntıların arasında.
Girt hala duvarların üzerindeydi, vücudundaki çiziklere rağmen hala ayaktaydı. Ama goblin yoldaşları için aynı şey söz konusu değildi. Girt başını eğerek dostlarına bir bakış daha attı. Vücutlarındaki yaralara, korkmuş yüz ifadelerini seyretti. Kendisini dünyadaki en yalnız canlı gibi hissediyordu. Duvarlarda yürürken durup arkadaşlarının gözlerini kapatıyordu. Onları sessizce son yolculuklarına uğurluyordu. Yolculuk boyunca yaşadığı kayıplar artık ağır gelmeye başlamıştı. Dünyadaki tüm altınlar bile kaybettiklerini karşılayamazdı. Bunu şimdi anlıyordu.
Elyon gürzü zorlukla tutabiliyordu. Ama Kollarının acısı, kalbinin yanında hafif kalıyordu. Borkul'un cansız bedeni arkasında yatıyordu. Toprak ve kan ile karışmış vücudu hiç kıpırdamadan sonsuzluğu bekliyordu. Elf derin nefesler alırken kaşlarını çatmıştı. Saçları ve yelesi kabarmıştı. Islak gözyaşları yanağından süzülerek çenesine kadar uzanıyordu. Bulanık gözleri yüzünden nereye baktığından bile emin değildi. Ama Borkul'un sıcak gülümsemesini unutamıyordu. Büyük, ama yumuşak ellerini, küçük sohbetlerini aklından çıkaramıyordu. ' Lütfen... Borkul gitmeni istemiyorum' diye fısıldadı Elyon kendi kendine. Soğuk gecelerde izin verdiği gibi sarılmak istiyordu ona. Kimse yok iken gizlice koluna girip yürümek istiyordu. ' Bu şekilde vedalaşmak istemiyorum '. Gerçeklik tüm ağırlığı ile bastırırken Elyon ayaklarının üzerinde durmaya çalışıyordu. Askerler üzerine geldiğinde Elyon gürzünü gelişine salladı ama gürz kaygan ellerinden fırlayarak toprağa saplandı. Karşındakilerin insan olduğunu anlamış gibi görünmüyordu. " Onu benden alamayacaksınız! " diye bağırıyordu. İki asker sonunda Elyon'u arkasından yakalayarak Borkul'un yanından uzaklaştırdılar. Elyon kurtulmak için çırpınırken ellerini Borkul'a uzatıyordu. Borkul'un da kalkıp elini tutmasını istiyordu. ' Hani beni koruyacaktın ? Kalkta kurtar beni! ' Elyon konuşacak gücü kendinde bulamıyordu. Ork ise öylece yatıyordu. Belki ona bir kere daha seslense, çığlık atarsa Borkul onu duyacak ve kalkacaktı. Askerler ise onun bedenini toprak üzerinde yavaşça çekmeye başlamışlardı. Elyon Borkul kendinden uzaklaşırken hiçbir şey yapmamaya dayanamıyordu. Dört kişi ork liderini hasır yatağa yatırdılar. Elyon kendisini sakinleştirmeye çalışan askerlerden kurtularak Borkul'a doğru koştu ve kendini onun üzerine bıraktı. Askerler onu orkun cesedinden ayırmak için çekiştirdiler ama aralarından bir tanesi diğerlerini engelleyerek " Bırakın vedalaşsın " dedi. Elyon Borkul'un elini sıkıca tutuyordu. Elyon'un eli Borkul'un elinin içinde kayboluyordu. Elinin Sıcaklığı Elyon'u ısıtmaya yetmiyordu. Yüzünü göğsüne yaslamıştı. " Canavarların dünyasında sadece ikimiz kaldık. Beni yalnız bırakma. " Elyon Borkul'un gözlerini açmasını bekledi. Kendisine bakıp gülümsemesini istedi. Ama dudakları hiç kıpırdamıyordu. Kalp atışlarını bile hissetmiyordu. Elyon sessizce geri çekildi. Artık gerçekliği kabul etmesinin zamanı gelmişti. Kendisi ne kadar istemese de. Dizlerinin üzerinde oturarak Borkul'a bir kere daha baktı. Borkul'un kapalı gözlerine rağmen bakışları ona hiç bu kadar soğuk gelmemişti. Bir asker Elyon'un önünde çömelerek " Hanımefendi, vedalaşmak için bir hatıralık almak ister misiniz ? " dedi. Elf önce asker'e yaşlı gözleriyle baktı. Şimdi bu asker mi götürecekti onu ? Hayır, O çoktan gitmişti. Geriye kalan sadece bir et yığınıydı. Eskiden ona ait olan, şimdi ise içi boş olan bir şeydi. Elyon yüzünü çevirerek yere düşürdüğü gürze baktı. Onu alabilirdi. Bir daha bırakmamak için yanında taşıyabilirdi. Elyon güçsüzce ayağa kalkmak istedi. Ama bunu başaramadı. Borkul'un elini tutuyordu. Gözleri tekrardan yaşarırken, " Sana güle güle demeyeceğim Borkul " dedi. Onun elini bıraktığında Borkul'un eli yere düşmedi. Hala Elyon'un eline tutunuyordu. Elyon gözlerini açarak derin bir nefes aldı. Yaşıyor muydu ? Hiç beklemeden pençelerini çıkartarak deri zırhını parçalarcasına çıkardı ve çıplak göğsünü açığa çıkardı. Askerler şaşkın bir şekilde kendisine bakarken Elyon kulağını orkun göğsüne yaslayarak" Bakın! Nefes alıyor! " dedi. Borkul'un göğsü hafifçe şişerek inmeye başlamıştı. Askerler şaşkınlıkla dona kalmışken Elyon kalktı ve hasırın ucundan tutundu " Ne duruyorsunuz! Onu kurtarmamız lazım! "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EjderKral : Ölülerin Sandığı(Tamamlandı)
FantasyDoğuda bir ejderha, bir iblis uyanıyor. Kararmış dumanların altından kendini gösteren bir güç, yıldırım seslerinin arkasına saklanarak büyüyor, kendini göstereceği ve tüm dünyayı boğacağı zamanın gelmesini sabırsızlık ile bekliyor. Bu yükselişe kim...