Bölüm 34 * Doğu Finali

42 8 31
                                    

 Daniel denizin tuzlu kokusunu aldığında yıllardır yaşadığı bir rüyanın bittiğini hissetti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

 Daniel denizin tuzlu kokusunu aldığında yıllardır yaşadığı bir rüyanın bittiğini hissetti. Exintis keşif gemisi hala buraya geldiklerindeki kıyıya demirlemişti. Güneşli, mavi gökyüzünde beyaz bulut parçacıkları uçuşuyor, özgürlüğün tadına keyifle bakıyorlardı.

" Kutuları verdikten sonra gideceğiz " dedi Daniel. Uzamaya başlayan saçları rüzgarda dalgalanıyordu.

Solema ve Pheiada, Daniel'in arkasından gemiye doğru yaklaşıyorlardı. Karşılarında Daniel'in abisi Lucius vardı. Onun arkasında da üç denizci, zırhları ve mızrakları ile hazır olda bekliyorlardı.

Karşı karşıya geldiklerinde Solema ve Daniel kutuları Lucius'un önünde yere koydular. Lucius ıslak botunu kutulardan bir tanesinin üzerine koydu.

" Bir haftadır burada bekliyoruz. Senin öldüğünü ve görevi kaybettiğini rapor eden bir mektup göndermiştim. Ama Exintis deniz sınırlarına bile girmemişken apar topar geri dönmemiz emredildi. Bunun nedenini biliyor musun ? " Daniel başını sağa sola salladı. Gemiden gelen iki denizci kutuları geri götürürken Lucius ayağını geri çekti ve konuşmaya devam etti. " Adı bile bilinmeyen bir komutan bir exintisli büyücünün arta kabilesiyle birlikte görüldüğünü, ve başka bir büyücüyü avlamasında yardım ettiğini söylemiş. " Exintisliler büyücülerini sık sık kulenin dışına çıkarmazlardı. Bu yüzden komutan Alain exintisli bir büyücü dediği anda onun Daniel olduğunu anlamış olmalılardı.

Lucius " Arkadaşlarına veda etsen iyi olur. Ama bizimle geleceklerse mektup göndermem gerekecek " dedi. Daniel derin bir nefes aldı. " Üzgünüm, kardeşim. Ben sizinle gelmiyorum. Görevim daha bitmedi. " Lucius'un gözleri açılarak Daniel'a doğru baktı. Daniel de onun gözlerinin içine bakıyordu. İçinde herhangi bir korku, ya da endişe varmış gibi görünmüyordu. " Kule görevinin bittiğini söylüyor. Geri dönmek zorundasın " dedi Lucius, elini kınındaki kılıcın üzerine yerleştirerek. Daniel " Onları dinlemek zorunda değiliz. Etrafına bak. Hiç bir Exintis askeri ya da bulucusu görüyor musun ? Sen de kaçmak istiyorsun, istediğin gibi bir denizci olmak ve dünyayı gezmek istiyorsun biliyorum " dedi. Kardeşini ikna etmeye çalışıyordu. Kardeşi kararsız bakışlara sahipti. Fakat Daniel'in yanındakile de bakıp duruyordu. " Senin aklını yıkamışlar " dedi. Arkasında duran üç askere dönerek " Bu ikisini de tutuklayın. Hepsini götürüyoruz " dedi. Askerler yaklaşırken Daniel abisini ikna etmeye çalışıyordu. " Lucius! Beni dinle. Zincirlerinden kurtulman gerekiyor. Yoksa hayatın boyunca hiç mutlu olmayacaksın " Lucius Daniel'e sağlam bir tokat attı. Daniel poposunun üzerine yere düşerken hissettiği utanç ve öfke tokattan daha çok canını yakmıştı. " Senin de aklını böyle mi karıştırdılar! " diye bağırdı. Pheiada korkuyla arkasını dönüp kaçmaya başladığında askerlerden bir tanesi mızrağını fırlatmak için hazırlandı. Daniel onun tekrar ölmesine izin veremezdi.

Ne pahasına olursa olsun.

Daniel'in gözleri siyah bir şekilde parlamaya başladı. Lucius Daniel'in gözlerini gördüğü anda dehşet ile birkaç adım geri çekildi. Daniel elini mızrağını fırlatmaya hazırlanan askere doğru uzattı. Asker gözlerini sonuna kadar açmıştı. Açık ağzından dişleri gözüküyordu. Mızrağını Pheiada'dan kendisine doğru çeviriyordu. Daniel görünmez bir şeyi tutuyormuş gibi parmaklarını kapatarak hızlıca çektiğinde denizci göğsünden çekilmiş gibi birkaç adım ileri yürüdü. denizcinin ağzından, burnundan ve gözlerinden bir anda gelmeye başladı. Denizci yere serilirken diğer ikisi korku ile bağırdılar. Lucius, titreyen bir ses ile "N...nesin sen ? " dedi. Denizciler mızraklarını hazırlarken Solema olduğu yerden fırladı ve ikisini de yüzlerine tek yumrukta yere serdi. Lucius'un üzerine atıldığında Lucius hızlıca kalkanını kaldırdı ve onun yumruğunu engelledi. Solema Lucius'un arkasına doğru zıplarken Lucius ona kalkanı ile vurarak yere devirdi. Daniel ayağa kalkarken Pheiada da onun arkasında duruyordu. Lucius kılıcını çekerek Daniel'e uzattı. " Senin ölünü götürmek zorunda kalacağım. Beni kardeş katili yapacaksın "

Daniel elini Lucius'a doğru uzattı. Lucius görünmez bir şeyin kalbine tutunduğunu hissediyordu. Nefes alışı zorlaştı. Hızlanan kalp atışları İçini tüm hayatı boyunca yaşadığı en büyük korkuyla doldurdu. Daniel'in simsiyah gözlerinde kırmızı bir şey yüzüyor gibiydi. Kanatları olan bir şey.

Daniel " Hala bir seçeneğin var. Gemine git, ve beni bulamadığını söyle " Lucius'un yanağından terler akıyordu. Damarları şişmişti. Titreyen kolları ile kılıcını hafifçe indirdi. Pheiada ve Solema ikiliden birkaç adım uzaklaşmıştı. Daniel derin bir nefes aldı. " Bence iyi bir seçim yaptın. Şimdi yavaş adımlarla gemiye geri dön " Lucius ayaklarını birbirine yaklaştırdı. Kılıcı yere paralel bir şekilde tutarak göğsüne dayadı. Ardından ayaklarını ayırarak kolunu uzattı ve Daniel'in göğsünü delmek için hamle yaptı. Daniel Lucius atılırken hızlıca sağa zıplayarak onu savurdu ve uzattığı elini geriye çekti.

Lucius'un cansız bedeni yere serilirken gemi çoktan harekete geçmişti. Daniel'in siyah gözleri normale dönerken gözleri doldu. " Ne yaptım ben " diyerek başının arasına aldı ve dizlerinin üzerine düştü.

' Ben bir hainim. Kardeş katiliyim. Ailem, tanıdığım herkes benim yüzümden asılabilir. Exintis peşimi bir daha bırakmayacak. Sevdiğim herkesin hayatı tehlikede olacak '

Daniel'in düşünceleri karanlık bir dünyaya doğru gidiyordu. Solema bunu yakından biliyordu. Onun önünde diz çekerek ellerini tutarak yere indirdi. Ardından kollarını onun etrafına sararak sarıldı. " Merak etme, ben seninleyim " dedi. Pheiada da yanına gelerek Daniel'in elini tuttu. " Biz seninleyiz Daniel. " Daniel ağlamıyordu. Ama ağlasaydı daha iyi görünebilirdi. Yıkılmış görünüyordu. " Sizi koca bir devletten koruyamam " dedi. Pheiada " Artık bizi koruman gerekmiyor. " dedi. Solema kollarını indirerek gülümsedi " Bir iblisle yüzleştin. Küçük bir şehir devletinden mi korkuyorsun ? " Daniel de kendine hakim olamadan hafifçe gülümsedi. Kollarını açarak ikisine de sarıldı. Solema ve Pheiada da kollarını açarak birbirlerine sarıldılar.

" Her şey için ikinize de teşekkür ederim " dedi Daniel, gözyaşı damlası yanağından akarken.

Lucius'un ve isimsiz denizcinin isimsiz mezarlarının karşısında duruyordu Daniel. Pheiada ve Solema da onun yanındaydı. Kumlu toprağın üzerine yığılmış bir grup taştan başka bir şey değildi mezarları. Daniel abisi için dua etmek istiyordu. İhtiyacı olabilirdi. Ama hiç bir dua bilmiyordu. Ona borçlu gibi hissetse de onun için üzülmüyordu. Kardeşi olsa da zamanında kendisi gibi çaresiz kalmış bir ruhtan başka birisi değildi. Bu yüzden hiçbir şey söyleyemedi.

Solema Pheiada'ya bakarak " Ormana en son ulaşan bugün avımızı yakalayacak kişi olur! " dedikten sonra sahilden ormana doğru koşmaya başladı. Pheiada da bağırarak hemen arkasından " Hile yapmak yasak! " dedi. İkisi de yanından uzaklaşırken Daniel mezarlar ile tek başına kalmıştı. ' Eski dünyamı her şeyiyle geride bırakıyorum ' dedi kendi kendine. Yeni dünyaya yeni bir büyüyle ve yeni dostlar ile adım atmaya hazırdı. Son sandığı da bulacak, ejderhayı da sonunda yenecekti. Ama şimdi bunları düşünmesi gerekmiyordu. Şimdi, özgür ve geleceği olduğu için mutlu olmasının vakti gelmişti.

Daniel arkasını mezarlara dönerek ikilinin arkasından koşmaya başladı. Gülerek " Beni bekleyin! " diye seslendi, ağaçlara doğru yetişmeye çalışan Solema ve Pheiada'ya 

EjderKral : Ölülerin Sandığı(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin