"Siz tanışıyor musunuz?" Diye sordum birbirlerine attıkları nefret dolu bakışlarının arasından. Arada ben olmasam birbirlerinin boğazına yapışacak bakışları insanı ister istemez ürkütüyorken, artık bana bakmıyorlardı. Kasılan çene kasları ve yumruk şeklini alan elleri her an patlayacak bir bomba gibilerken, bu bakışları hakedecek nasıl tanışmışlar ki diye düşündüm.
"Hem de çok yakından." Diye cevap verdi Atlas soruma karşılık.
Yalın benim sorduğum cümleyi bile umursamadan sadece karşısındaki Atlas'a kitlenmişken, kolunu omzumdan indirip belime yerleştirdi. Hissedilmesi sert olan kolu belimi canımı acıtmak istiyormuş gibi sıkıyorken, kaşlarımı çattım. Sinirini benden çıkarmak istermişçesine dönüp bana baktığında, gözlerindeki sinirin bir kısmının da sahibi ben gibiydim. Bu halleri benim de sinirlenmeme sebep oluyorken, sertçe tuttuğu belimdeki elini tutup indirdim. Artık benimle teması bittiğinde, bütün siniri katlanarak artmış gibiydi. Seninle görüşüceğiz diyen surat ifadesi daha da gerilmeme sebep oluyorken, önümdeki Atlas neler olup olmadığını anladığında gözleri ikimiz üzerindeydi."Sana iyi geceler Atlas." Diyen Yalın özenle bıraktırmama rağmen yeniden kolumu tutup çektiğinde, Atlas'a görüşürüz dememe izin vermeden beni yürümeye zorlamıştı. Ayaklarım benden habersiz onun emriyle onun çizdiği yolu yürüyorken bedenimi o çekiştiriyordu.
Yaptığı bu hareketle bütün vücudum öfkeyle dolarken, beni daha fazla çekiştirmesine izin vermeden kolumu ondan sertçe çektim. Atlas'la aralarında ne dert vardı bilmiyorum ama kendi sevmiyor diye, sinirlendi diye beni de çekip alamazdı.Kolumu çekmemle sert bakışlarıyla karşılaştığımda, ikimiz de yürümeyi bırakıp birbirimize döndük. Çatık kaşlarıyla çatık kaşlarım karşılaşırken, yoktan bir sebeple beni de sinirlendirmişti.
"Atlas'la aranızda ne oldu bilmiyorum ama beni bir daha böyle kontrol etmeye çalışma." Dedim sertçe uyararak. Elim kendimden habersiz işaret parmağımı öne çıkardığında, cümleyi sonlandırırken işaret parmağımı ona sallıyordum.
Söylediğim cümleyle gözleri daha da alevleniyorken, sıktığı çenesi daha da kasılmıştı. Burnundan soluduğu nefesi bana bağırıp çağırmak için müthiş bir hevesle bekliyorken, gürültülere daha gürültü katmak için bağırdı."O sandığın gibi biri değil Demet." Diye bağırdığında, yüksek ses tonu beni çoktan daha da öfkelendirmişti. Ne sandığımı, onun hakkında ne düşündüğümü sanıyordu da böyle yorum yapmayı kendine layık görüyordu bilmiyordum ama bu hareketler kesinlikle tamam diyip geçemeyeceğim hareketlerdi.
Onu ne kadar önemseyip, sevsem bile."Biz onunla yıllardır konuşmuyoruz bile Yalın sen ne düşünüyorsu..." diye bağırarak cevap vermeye başladığımda, vazgeçtim.
Böyle bir tepki verdiğinde, açıklama yapmamı haketmiyordu."Sana neden açıklama yapıyorsam." Dedim az önceki bağırışıma inat ses tonumu alçaltırken.
"Bir daha sakın bana böyle davranma." Diye eklediğimde, hala öfke dolu bakışlarımı ona yöneltiyordum.
Aklıma daha sabahki mutfak fantezimiz geliyorken şuanki halimiz ağlanıcak gibiydi. Sinirlenince gözlerimiz hiçbir şeyi görmüyor, sevdiğimiz kalplerimiz kenara çekiliyordu. Birbirimizden asla kırmaktan çekinmiyorken, öfke dolu bakışlarımız birbiriyle karşılaşıyordu."Onunla görüşmeni, konuşmanı istemiyorum." Dedi az önceki söylediklerimi asla umursamadan, dinlemeden. Sanki her cümlesini beni daha da sinirlendirmek için özenle seçiyor, bana sunuyor gibiydi. Yaptığının savunur bir tarafı olmadığını biliyordu, sadece sinirlendiğinde kendini kontrol edemiyordu. Bunu biliyordum.
Ama hatalı olduğunu bile bile hala üstünlük sağlamaya çalışması...
işte buna katlanamıyordum."Sen beni dinlemiyorsun bile!"
Artık kendimi tutamadığımda, bağırarak patladım. Kıskançlık mıydı bu yaptığı bilmiyordum ama kıskanç insanlardan nefret ederdim.
Bağırmamla etraftaki bir kaç insan bize dönüp baktığında, Yalın kimseye umursamadan yırtıcı bakışlarıyla beni delip geçiyordu. Sinirden kasılmış bedeni bana bağırıp, Atlas'a bir yumruk geçirmek için pusuda bekliyorken onu bu gece daha fazla görmek istemiyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEZAR YARIŞLARI
ActionBurası özel motor yarışlarıydı. Herkes alınmaz, herkese de anlatılmazdı asıl mesele. Ama şehirdeki herkes adını bilir, gece yarısı yarışların olduğu sokak ve caddelerden geçmeye korkardı. Burası; Motorların şanıyla büyürdü. Kalbi vardı buranın. Tam...