26-

3.3K 196 17
                                        

Merhabaa!
Kitabın başından beri motorlara bir model vermedim. Sadece düz siyah, yırtıcı ve de vahşi oldukları detaylarını betimlemiştim.
Demet ve de Yalın'a PANİGALE'yi daha çok yakıştırdım.

Ve karşınızda, iki motor tutkunu yarışçının göz bebeği gibi baktıkları tutkuları;
Ducati Panigale 1199

Umarım siz de gördüğünüzde her benim yazmaya başladığımda Demet ve Yalın'ı üstünde, rüzgara hissederken hayal ettiğim gibi hayal edersiniz. Çünkü ben onları bu motorda görmeye bayılıyorum...

Keyifli okumalar.:*

"Önce dur bakalım." Dedi benden kaçamayacağını, onu artık kapana sıkıştırdığımı söylediğimde. Yine ne için zaman kaybedecek, ne için bekleyecektik bilmiyordum ama ağrıyan bütün kemiklerime inat güzel dakikalar geçirmek istiyordum. Onu özlediğim günlerin, Yalın diyerek uyandığım sabahların acısını çıkarmak, belki de sarılmak istiyordum. Sadece sarılmak.

"Sen anlat." Dedi yeniden yatar gibi oturduğu koltukta toparlanıp, vücudunu bana doğru döndürdüğünde.
"Neden o kadar alkolden sonra yarışa girdin?" Diye de ekleyip sorduğunda, kaşları çatıktı. Benim istediğim artık sorunlarımızı halletmekken, onun istediği tamamen farklıydı. Ya da belki de Kenan'ın işi olduğu için sadece bu gecelik bana bakıcak, ertesi gün yalnız ve de sessizliğin kıyısına kurulmuş evime bırakacaktı. Kenan uğramak için işlerinden sıyrılacak ama ben izin vermeyecektim ve yine evimde yalnız başıma terasımda şarabımı yudumlayacaktım. Planının bu olmadığını, beni sadece bir zorunluluk olarak görmediğini düşünmek için kendimi zorladım. Bir yanım Yalın'ın bana değer verdiğini, vermese her şeye rağmen bu şekilde yanımda olmazdı düşünmek isterken, diğer yanım 'neden' diyordu. 'Neden yapsın?'

"Bu günlerde tek iyi hissettiren şeydi yarışlar." Diye cevap verdim imalı itirafımla. Neyden bahsettiğimi gayet iyi anladığında, bir şey demedi. Yüzündeki ifade değişmeden dümdüz suratıma aynı şekilde bakmaya devam etti. Kurmaya çalıştığım imayı anladığına eminken, anlamamış gibi yapıyordu. Daha çok söylememi, daha çok itiraf etmemi istiyor gibi bir hal vardı. Benden daha çok çabalamamı istiyordu.

"Hangi günlerde?" Diye sorduğunda burukça gülümsedim. Evin sessizliği ve loş ışığın aydınlandıramadığı salonda kısık sesli sesimiz sessizliğe inat yankılanıyor gibiydi. Sade, zarif ve de siyahın çekiciliği evinde hakimken evi kesinlikle onu temsil ediyordu. Her bir detayı göze çarpan.

"Seni özlediğim ve bulamadığım bu günlerde, yarıştayken aklımdan suratın siliniyor ve iki saniyeliğine eskisi gibi hissediyorum." Diye uzun soluklu ve açık bir itirafta bulunduğumda, bu kadar açık konuştuğum ve ona karşı bir şeyler hissettiğimi belli ettiğim için pişman değildim. Sonunda içimdeki bazı şeyleri yavaş yavaş döktüğüm için hafifliyor gibi hissediyor, yavaş yavaş eksik olan parçalar yerine oturuyordu. Ama en büyük parça, kalplerimizin sonunda birleşeceği ve birbirini onaracağı anı bekliyordu.

"Neden beni unutmak istiyorsun?" Diye sordu soran gözleri bana 'daha çok açıkla' der gibi bakarken. İstediği tatmin olmak, ona olan hislerimi ağzımdan duymak ise bunu fazla alabilirdi ama eğer ucunda barışmamız yoksa bu itiraflarım boşa gidecek bir daha barışamayacaktık. Bugünden sonra da eski halimiz kendini göstermezse, umutsuzluk bedenlerimizi saracak ve ikimiz için keder atmosferi boğacaktı.

"Senden önce düşünmeden yaşıyordum Yalın." Diye konuşmaya başladım gözlerimi gözlerinden bir saniye bile ayırmazken.
"Ama şimdi, aklımda her bir kelime bana seni hatırlatıyor ve bütün kapılar sana çıkıyor."
"Ve ben kendimden başkasını önemsemeye alışkın değilken, geceleri en son gördüğüm yüz sen ol istiyorum."
"Ama şimdi tamamen farklı düşüncelerde boğuluyoruz ve ben seni düşünürken kendimden uzaklaşıyorum. İşte bu yüzden, yarıştayken yüzün aklıma gelmiyor ve düşündüğüm tek şey rüzgarın çarptığı yüzüm oluyor."

MEZAR YARIŞLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin