27-

3K 205 31
                                    

Özür dilerim gecikme için, size layık bir yazar olamadım...
Umarın bölümü beğenirsiniz...

"Umarım bu gece mideme güzel bir pizza girer de bu poşetleri mutfağa taşımam boşuna olmaz." Diye konuştu artık son poşeti de tezgaha büyük bir söylenmeyle koyarken. Alt tarafı gördüğüm her şeyi almış, pizzayla alakası olmayan yiyeceklerle de alışveriş sepetimizi doldurmuştum. Bana ne kadar söylenirse söylensin, kendisi alkol kısmında kendini kaybetmiş ve de marketin alkol stoğunu bitirmişti. Aynı şekilde ben de onun evinde pek göremediğim şarapları arabaya doldurmuş, bayıldığım votkaları sıra sıra dizmiştim. Alkol bölümünden çıkmamız epey zaman almış ve ikimiz de daha orda sarhoş olmaya başlamış gibiydik. Çocukça eğlenmiş, gülmüştük. Yalın'la şüphesiz en güzel zamanım değildi ama en eğlenceli zamanlarımızdı.
Ama şimdi, sıra pizza yapmaya gelmişti ve güleceğimiz daha çokça yer vardı...

"O poşetlerin yarısı senin içkilerin." Dedim poşetleri karıştırarak pizza malzemelerini arıyorken. Bulduğum her malzemeyi büyük bir mutlulukla mutfağın ortasındaki büyük tezgahımsı masaya koyuyorken, bu sefer rahatlıkla oturan oydu. Onu biraz yorduğumu, defalarca arabaya gidip poşetleri tek başına aldığını kabul etmeliydim ama poşetler benim için ilk defa bu kadar ağır, ilk defa bu kadar ağrılıydı. Zaten kendisi de sadece minikleri bana taşıtmış büyüklere ne kadar el uzatsam da elime vurmuş ve de kaşlarını çatmıştı. Sevimliydi. Hem de çokça.

"Bir yardımcıya ihtiyacım olacak." Dedim poşetlerin arasından artık bütün malzemeleri çıkarmış, poşetleri gelişi güzel bir yere koydum. Mutfağa karıştırmamdan asla etkilenmeyeceğini bildiğimden, istediğim her şeyi her yere koyarken ona döndüm. Hala oturduğu yerde gayet rahat bir şekilde yayılmışken, dediğimi hiç umursamadan bana bakıyordu. Kalkması için pizza malzemelerini gösterdiğimde, sıkkınlık içinde 'of' çekti. Zafer gülümsemem yerine yerleştiğinde, tezgahın önüne yani yanıma gelmişti. Güzel iri vücudu yanımdayken, kol kasları beni sık dercesine yüzüme gülüyordu. Daha o kadar samimiyetimiz yerine yerleşmediğinden bu isteğimi sonraya bırakmış, ve de pizza yapmaya başlamıştık...


"Açık konuşayım." Dedi tabağında ikinci dilimini yiyip, üçüncü dilimine geçerken.
"Senden böyle bir pizza çıkacağını beklemiyordum." Diye de eklediğinde, elindeki güzel görünümlü, bol kaşarlı, bol mısırlı ve de bol mantarlı diliminden bir ısırık aldı. Mantara ikimiz de bayılıyorken, pizzanın sadece mantardan oluşması kaçınılmaz bir hale gelmişti. Pizzayı yaparken çokça tartışmış, çokça fikir ayrılıklığına tutulmuştuk ama sonucunda hiç kimse yaralanmadan ve bir kez daha kırılmadan dilimleri tabaklarımıza dizmeyi başarmıştık. Bana genelde sanki her gün pizza yaşıyormuş gibi, sanki yemek yapıyormuş gibi fazlaca bilmişlik taslamıştı ama neyseki hepsine katlanmış ve de sinirleri ortaya dökmemiştim. Bu gecenin güzel gitmesini, sorunların hallolmasını istiyordum, sorun yaratmak değil.

"Beni bazen fazla hafife alıyorsun." Diye cevap verdim beni küçümsemesine. Elime aldığım bira şişesinden bir yudum içerken, bu bir ilkti. Pizzanın yanında ayranın soğuk tadından başka bir şey içmez, başka bir şey canım çekmezdi. Ancak Yalın'la alışverişe çıktığınızda ayran kesinlikle aklınıza gelecek olan en son şeydi. Onun yanındayken istediğim şey dudaklarının tatlı tadıydı. Tatlı ve de cezbedici.

"Bazen de fazla yüceltiyorum seni gözümde." Dedi fısıldayarak, gözlerini benden çektiğinde. Eli tereddütsüzce bira şişesine gittiğinde, bana bakmamak için çaba sarfediyordu. Dediği şeyle kaşlarım çatılırken, kalbimin kırılma sesi bir kez daha onun yanındayken kulaklarımı doldurmuştu. Cümlesinde derinden hissettiğim bana güvenişinin pişmanlığı varken, kalbimi mahvetti. Dediği cümlenin her bir kelimesinin doğru oluşu beni en çok yaralayan şeyken, aslında beni yaralayan tek şey kendimdi. Ben ve de yaptıklarım.

MEZAR YARIŞLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin