13-

4.3K 229 18
                                    

Kısa süreli öpüşmemizden sonra, ikimizde önümüze dönmüştük. Önümüzde uzun yol vardı ve hızlı olmalıydık. Orda Yalın'la ne yapacağımı bilmiyordum. Furkan eğer onu sevgilimmiş gibi algılarsa işler daha kötüye gidebilirdi. Çünkü kendisi, beni hep sahiplenmeye çalışan ama asla yapamayan kıskanç bir adamdı. Şimdi ise beni elde etmek için herşeyi yapardı.

"Nereye gidiyoruz?" Diye sordu ortamdaki sessizliği bozarken. Onu bilgilendirmek zorunda değildim. Sorgusuz arabaya binip hiç bilmediği bi yola gitmek isteyen oydu. Biraz da merak edebilirdi.

"Bir imparatorluk bozmaya." Dediğimde, arabaya çalıştırmış yola girmiştim. Bizi uzun bir yol bekliyordu. Yalın'la baş başa en az üç saat fikri hoşuma gitse de, sabrımın taşmasından korkuyordum. Bazen çekilmez biri olabiliyordu.

"Ah bayılırım kralları tahttan indirmeye." Diyip sırıttığında, ben de sırıttım. Mükemmel egosu hala yerini belli ederken sanırım herşeyi yanımıza almıştık.
Ben, Yalın ve egosu. Tamamdık...


"İstersen ben direksiyona geçeyim." Diye teklifte bulunduğunda, üç saatten fazla bir süre olmuştu. Arabamı inatla ona vermiyordum. Yeterince yorulmuş ve uykum gelmişti ancak arabamı bir kez kullanmıştı ve çok kötü bir andı. Arabamı kaybetmiştim.

"Anahtarlarımı alıp kaçarsın diye korkuyorum." Diye dalga geçtiğimde, aslında dalga değildi. Korkuyordum. Gerçekten.
O da güldüğünde elini bacağıma koydu ve cevap verdi:

"Şansım varken kaçırmamıştım." Diye sırıttığında, bacağımdaki eli dikkatimi dağıtıyordu. Bana olan yakınlığı bütün vücudumu alevlendirirken, bilerek yaptığını biliyordum. Dikkatim gerçekten dağıttığını görmek hoşuna gidiyordu.

Eli bacağımda hareket etmeye başladığında, parmakları bacağımı okşuyordu. Hissettiğim kalın ve uzun parmaklar bacaklarımda özgürce dolaşırken, bacağımdan üste doğru çıkarken heyecanlanıyordum. Üst bacağımın nerdeyse en üstündeyken, parmaklarını yavaşça dolaştırmaya başladı. Yavaş hareketleri sabırsız hissetmeme sebep oluyordu ve aklım şuan tamamen bacağımdaki eliydi. Eli, malum bölgeye artık iyice kaydığında dönüp ona baktım. Hiç bir şey yapmıyormuşçasına yola bakarken sırıtıyordu. Yüzündeki muzip gülümseme benim ona bakmamla daha da çok genişlerken bana doğru döndü.

Yüzünü bana doğru yaklaştırırken vücudunu da bana doğru eğdi ve bana yaklaştı. Şimdi hissettiğim daha çok yakınlık ateşe körükle giderken artık eli özgürlüğüne kavuşmuştu. İzin istemezcesine hedefine ulaştığında, yutkundum. Yakın olan yüzünü boynuma gömdüğünde nefesi tüylerimi ürpertti. Vücudumu ele geçirmiş gibi hissediyordum ve kesinlikle ilk defa biri bana böyle duygular yaşatıyordu. Özellikle araba sürerken.
Boynuma nefesini üflediğinde, minik bir öpücük kondurdu. Eli ise kilit noktada hareketlenmeye başladığında, küçük hareketleri bile içimde bir şeyleri canlandırıyordu.

Arabayı yana çekip kucağında yerimi almak istemem gibi.

Eli derinlere inmek istercesine sert hareketlenmeye başladığında, hazırlıksız yakalandım. Altımdaki tayt elini hissetmeme çok yardımcı olurken daha çok hissetmek istiyordum.
Hissetmek istediğim tek şey eli değilken,

"Tribünlere oynuyorsun." Diye konuştum kısık sesle. Boynumdaki yüzü sesimle kalktığında, yüzüme santimetreler uzaklığındaydı. Yüzündeki yaramaz gülümseme yerini almış, el hareketleri iyice sertleşmişti.

"Yolcu koltuğunda oturmaktan sıkıldım." Dediğinde, sıkılınca yaptığı şeyler hoşuma gitmişti. Ağzımdan 'mmmmh' diye bir ses çıktığında gülüyordum. Ama artık daha fazlasını istiyordum ve bu araba sürerken çok zordu.
Onun için de bunu zorlaştırmak istediğimde, sağ kolumu ona uzattım. Zaten bana yakın olan vücuduyla bu fazla zor olmazken, elimi etkileneceği yere yerleştirdim. Ani hareketimle ve onu sıkmamla yerinde irkildiğinde, şimdi eğlenme sırası bendeydi. Elimi pantolonu üzerinde gezdirirken nefes alışverişleri düzensiz hale gelmeye başlamıştı. Her be kadar bunu belli etmemeye çalışsa da, sert hareketlerim benim gibi onu da körüklüyordu.

MEZAR YARIŞLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin