40-

977 69 14
                                    

Bingo!

Yardım etme isteğiyle ona doğru döndüğümde, Nana haklı çıkmaya başlamıştı.

"Nasıl yardım etmeyi planlıyorsun Atlas?" Diye sordum adımlarımı yeniden yanına doğru yaklaştırdığımda. İstediği şey Yalın'la beni ayırmakken, bu hayatta en çok istediğim şeyi bana vericek olması saçmalıktı. Aylardır istediğim tek şey Yalın'ın özgür olmasıydı ve bunu bana verecekse, karşılığında ne istiyordu?

"Babamın Çıkmaz'dan çıktığı doğru Demet." Diye konuşmaya başladı karşımdaki sarı saçların, dolgun dudakların ve mavi gözlerin sahibi.

"Ama biricik oğlunun Çıkmaz'a hiç girmediği saçmalık." Diye eklediğinde, gülümsedi.
Tahmin edilemez olmayı seviyordu ama şaşırmamıştım. Bu yerleşkede Çıkmaz'a üye olacak bir kişi varsa Atlas olması muhtemeldi. Her seferinde daha fazlasını isteyen bu şımarık adam, sınırlarını zorlarcasına, sanki her istediğini elde edememişçesine köpek balıklarıyla yüzmeye can atıyordu. Ama hayatı hep garantiydi. Doğduğu ev, ona bu garanti hayatı ilk günden beri sunuyordu.

Ve zaten Yalın'la beraber Çıkmaz'da yarışlara girdiklerini biliyordum. Sırf bu yüzden aralarının bozulduğunu da...

"Bunu biliyorum Atlas." Diye cevap verdim Yalın'la arasında olan Çıkmaz dostluğunu hatırlatarak.
"Bana nasıl yardım edeceksin, onu bilmek istiyorum." Diye de eklediğimde, aramızdaki motorun etrafından dolaşıp yanıma ulaştı. Elini 'buyrun' dercesine pisti gösterdiğinde, beraber yürümeye başladık. Konuşmaya başladı;

"Yalın'ın özgür kalmasını istediğini biliyorum." Dedi.
"Ama bunun asla olmayacağını, buna sebep olan kişinin sen olduğumu da biliyorum."
Biliyor olması sürpriz değildi, konuşmasını dinlemeye devam ettim.

"Bunun için ne kadar pişman olduğunu görebiliyorum Demet ama sanılanın aksine, Çıkmaz'dan çıkmak imkansız değildir." Diye de eklediğinde, pistin tam başlama yerinde durduk. Pisti başlangıç çizgisi yeni boyanmıştı ve kurutuluyordu. Biz de çalışanları izlerken, birkaç kişi dönüp bize bakıyordu. Beraber görünmemiz herkese eski günleri hatırlatıyordu, buna emindim.
Eskiden Atlas'la beraber yerleşkenin altını üstüne getirirdik ve yerleşkenin en sessiz, en sıkıcı sabahlarında bile herkesi eğlendirirdik. İnsanlar bizi beraber görmeyi severdi.

"Peki ya bedeli?" Diye sordum ona doğru dönüp, kollarımı karnımda kavuşturduğumda. Bedelinin ne kadar ağır olabileceğini hayal gücümle bile tartamıyordum. Bir kere giren kişi, orada olam her şeye tanıklık eden kişi çıkmak için çok büyük bedeller ödemeliydi.
Mesela, dilini kaybetmeli ve de tek tek parmaklarını kopartmalıydı. Ne kadar korkunç gelse de bu doğruydu. Bunun yapıldığını duymuştum.
Yeni başlangıç için bunlardan vazgeçmek yeni bir hayat değil, yeni bir mezardı.

"Elbette bir bedeli var." Dedi gözlerini gözlerime sabitlediğinde. Dudaklarında acımasız bir gülümseme varken, ellerini saçlarımı götürdü. Önüme düşen bir perçem saçı alıp kulağımın arkasında götürüp oraya yerleştirdiğinde, bu hareketleri asıl şimdi beni korkutuyordu. Yaptıklarına anlam veremiyordum.

"Yalın'ın özgürlüğü için ne kadar fedakarlık yapabilirsin ?" Diye sordu. Bakışları beni korkutuyordu ve gülüşü istediklerinin bir fragmanı gibiydi. Bunun bedeli bana da yeni bir sayfa değil, yeni bir mezar kazandıracak gibiydi. Ve mezarım çiçekli değil, kemik dolu olacaktı...



"Böyle bir şeyi yapamazsın Demet!" Dedi Kenan işi gücü bırakıp, söylediklerimle şok geçirirken. Ses tonu bir anda yükselmiş, gözleri yerinden çıkacakmış gibi açılmıştı. Bana olan siniri elindeki kablolardan birini düşürmüştü ve çalan telefona inatla bakmıyordu. Dehşete kapılmış hali beni her geçen saniye bu kararımdan vazgeçiriyorken, içimden 'bunu yapmak zorundasın' diye geçiriyordum. Vazgeçemezdim. Yalın'a hakettiği özgür geleceği vermeliydim.

MEZAR YARIŞLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin