Keyifli okumalar.(:
Üniversitede ordan oraya koşarken, sonunda bugünki son dersimde bitmişti. Saat öğlen üç sularıydı ve bir an önce eve gidip akşama kadar uyuyup, uyandıktan sonra işe gitmek istiyordum. Bu okul hayatı beni işten daha çok yoruyordu. İşin kötü kısmıda üniversiteden sonra mesleğimi yapacağımı sanmıyordum. Sadece evde kalıp akşamı beklemek bir süre sonra sıkıcı geldiğinden, en azından burda podyumda yürür gibi yürüyen dip boyaları gelmiş sarıları izlemek zevkliydi. Ya da erkeklerin sulu gözlerini farkedip, öylece önlerinden geçip gitmek. Geceleri oldukça aksiyonlu bir hayatım vardı ama öğlenleri yaşadığım tek heyecan buydu.
Yürüdüğüm bahçede, otoparka geldiğimde çoğu kişinin de dersi bitmiş arabalarına yaslanmış arkadaş gruplarıyla konuşuyorlardı. Hepsini bir iki kere gördüğüm için gözüme tanıdık geliyorlardı ama hiç birinin isimlerini bilmezdim. Ama onlar beni bilirdi. Kimseye yakın davranmadığım, erkeği bırak bir kız arkadaşım bile olmadığı için bir iki kere arkamdan soğuk,uyumsuz dediklerini biliyordum. Burası dedikoducu bir üniversiteydi ve konuşulan herşey elbet bir gün herkese açılırdı. Ama arkamdan soğuk veya uyumsuzluğumla ilgili bir şey demeleri beni sinirlendirmiyordu. Aksine hoşuma bile gidiyordu, soğuk olmayı seviyordum. Kimsenin beni en derinlerime kadar tanımayışını, herşeyimi sadece kendi bildiğim için soğukluğu seviyordum.
"Buzlar kraliçesi." Motoruma çok az bir mesafe kalmış, tam bu sevmediğim dedikoducu eğitim yuvasından çıkacağım sırada arkamdan seslenen bir ses buna engel oldu. Evet, bir de 'buzlar kraliçesi' vardı. Genelde bana böyle seslenirlerdi. Özellikle erkekler böyle seslenmeyi çok severken, hiç birine yeşil ışık yakmadığım için sürekli şanslarını denemeye çalışırlardı.
Ama sonuç, hep hüsran.Sesin kim olduğuna bakmak için arkama dönerken, gördüğüm kişiyle şaşırmamıştım. Fakültedeki, hatta üniversitedeki her kızın dibi düştüğü Ender'di. Adı gibi Ender'di. Kabul etmeliydim ki hoş çocuktu, ama tavırları ve kızları kullanışı sürekli beni sinirlendiriyordu. Onun da bir takma ismi vardı,
'Playbol'. Okulumuzun nadidane ve biricik yakışıklı playboyu Ender Armağan, tüm kızları elinden geçirdiği için bu takma ismi haketmişti. Elinden mi demiştim?
Yatağından*Her ne kadar hiç birinin isimlerini öğrenmemek için müthiş bir çaba içinde olsamda bazı kişileri duyuyordum. Tuvalette, sırada, otoparkta ve kahve sırasında. Kızlar durmak bilmeden konuşurdu ve benim de kulaklarım duyardı. Adı çıkmış bir iki kişiyi biliyor, onlardan biri ne zaman benle konuşmaya çalışsa dalga geçerdim.
"-Bir şey mi diyecektin?" Diye sordum bana yüzündeki o iğrenç sırıtışıyla bakarken. Bazı kızların bu sırıtmayla tavlandığına inanamıyordum. Bana cazip gelmiyordu. Kızlar kendilerini bu kadar ucuz mu hissediyordu da, kendini böyle bir çocuğun kollarına atıyordu? Ve Ender'in onlarla işi bittiğinde, yaşadıkları kalp kırıklığını dünyadaki en büyük acı olarak görüyorlardı.
Bana doğru bir adım atıp, motoruma doğru yaklaşırken gözü hala bendeydi. Motoruma yaklaşması kesinlikle hoşuma gitmezken, eğer dokunmaya çalışırsa beni daha sinirlendirirdi.
"Havalar soğumaya başladı, motor tepesinde üşüme gel bırakayım diyecektim." Diye cevap verdi tam karşımda dururken. Otoparktaki herkes dönmüş bize bakarken, şuan açık alanda olmamıza rağmen ortalığı sessizlik bürümüştü. Millet bizi dinleyebilmek için müthiş bir çaba sarf ederken, yarın ağızlarında gezecek bir dedikodu veriyorduk şuan onlara. Ama uzun sürmezdi, kovardım.
Tam cevap vereceğim sırada, bir yanına araba park etmiş motoruma dokunmaya çalıştığında sinirlenmeye başlıyordum. Motorumu başka birinin sürmesine katlanamazdım. Bir tek Kenan'a bir şey demiyordum bu konuda. Ama dokunmasına dahi katlanamıyorken, sinirime hakim olmaya çalışarak;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEZAR YARIŞLARI
AksiyonBurası özel motor yarışlarıydı. Herkes alınmaz, herkese de anlatılmazdı asıl mesele. Ama şehirdeki herkes adını bilir, gece yarısı yarışların olduğu sokak ve caddelerden geçmeye korkardı. Burası; Motorların şanıyla büyürdü. Kalbi vardı buranın. Tam...