Bölüm 2 "Hastane"

22.4K 1.2K 376
                                    

Alpaslan elindeki telefonu düşürdüğünü hayal meyal hatırlıyordu. Azra onun yüzünden kaza yapmıştı.

İlk önce bir tırın korna sesini duymuş sonrasında ise şiddetli bir çarpışma sesini duymuştu. Nefes alamadığını hissetti. Söyledikleri bir cana mal olmuş olabilirdi. Bu can, onun karısıydı. Dinen de resmen de kadını korumak için söz vermişti. O ne yapmıştı peki? Kadını ölüme kendi elleriyle yollamıştı. Bir şeyler yapmalıydı. Onu kurtarmalıydı. Bu veballe yaşayamazdı. Yaşamayı bırak şu son birkaç dakikadır kalbinde sancıyan bir yer vardı. Bir yumru boğazının ortasına sıkmış nefeslerini kesiyordu. Ölüm ihtimalini düşününce böyleydi ya gerçekten ölürse nasıl olurdu? İşte bu onun harekete geçmesine sebebiyet verdi.

Hızla telefonun olduğu yere çökerek arama ekranın kapandığını gördü. Azra nerdeydi? Nereye gidiyordu da arabadaydı? Bilmiyordu. Hiçbir halt bilmiyordu.Hızla düşüdü. Ama Azra'yı bulacak tek kişiyi biliyordu. Babasını aradı.

"Oğlum," yaşlı adamın konuşmasına izin vermeden konuşmaya başlamıştı bile." Baba, Azra kaza yaptı. Benim yüzümden, baba. Ben naptım baba?" Yere oturmuş dizlerini kendine çekmiş saçlarını koparırcasına çekiyordu. Onun suçuydu. Azra'yla böyle konuşmamalıydı. Azra suçluydu  da kendisi mi temizdi sanki? O Azra'dan da rezil durumdaydı.
"Onu bul sana yalvarıyorum, baba. Bul onu. Benle konuşurken kaza yaptı. Ona çok ağır şeyler söyledim o yüzd-"  Alpaslan o gece hissetiklerini hayatı boyunca unutamayacaktı. Hissetiği korkunun yalnızca bir insanın kendi yüzünden ölmesinin korkusu olmadığını, Azra'yı kaybetmeye bu kadar yaklaştığı için olduğunu zamanla öğrenecekti. Boğazındaki yumru onu daha çok ziyaret edecek ona rahat nefes aldırmayacaktı.

Bayram Kolhanlı sıkışan kalbini durdurmak için elini yumruk yaparak hafifçe göğsüne vurdu. Böyle olmamalıydı diye düşündü. Ama şimdi sakin olmak zorundaydı oğlu ona yalvarırken hemen şirkete baplanıp araçlardaki Gps'i takip eden birimi aradı. Gelinin durumunu bildirirken her şey için geç kalmamış olamamayı diledi. Oğluna dönerken umut vaadeden bir şey söylemedi sadece durumu özetlyen şeyi söyledi. "Umarım çok geç kalmamışızdır,oğlum."

Adamın sukunetle söyledikleri Alpaslan'ı çıldırtmaya yetti. Evi yerle bir ederken gözüne perde inmiş gibiydi. Kendine olan öfkesi nefreti ona harabe yaratmaktan başka çare bırakmıyordu. Bir haber gelene kadar evi yıkıp döktü.


İki saat sonra -Dinçer  Hastanesi-


"Çabuk sedye getirin!" diye bağrışmalar hastane koridorunda yankılanıyordu. "Araba kazası. 32 yaşında, kadın. Burnu ve kolu kırılmış. Kafatasında zedelenme var. Kaburgasında kırık kemikleri derisini yırtmış. İç kanama riski var."

Hastanenin koridorlarında Azra sedyeyle hızla taşınırken, doktorlar da ameliyathaneye doğru koşuyorlardı. Ameliyathane kapısında Kolhanlı ailesi beklerken söylenenler ailenin nefesini tutmasına yetmişti. Ailedeki bireyler birbirlerinden destek alıp ayakta durmaya çalışırken Alpaslan ise tepkisizdi.

Duygularının hepsini tüketmiş hissediyordu. İçinden, onun bu hali senin eserin diye yankılanan vicdanın sesi onu içten içe öldürüyordu.Kadın ameliyathaneye giderken ki kanlı yüzünü hayatı boyunca unutamayacağını, kadının başına her defasında bir şey geldiğinde bu sahneyi hatırlayacağını bilmek onu yaşarken öldürecekti.

Dakikalar dakikaları, saatler saatleri kovaladı ama ameliyathaneden doktor hala çıkmadı.

Alpaslan yanına gelen çocukluk arkadaşıyla karısını görmemiş, sadece dümdüz karşıya bakıyordu.

Mokita AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin