Oy ve yorum yapmayı unutmayın benim canım okurlarım :)
Altı Yıl Önce
Azra okumuş insanların işsizlik listesine adını, altın harflerle yazdırmıştı. İki aydır gitmediği iş görüşmesi kalmamış, üstelik hiçbir yerden geri dönüş dahi almamıştı. İşe gittiğinde herkes önceki iş yerinden neden ayrıldığını sorup, sonrasında ise biz sizi ararız diyerek postalıyordu.
O arada eski patronunu aradıklarını tahmin etmemesi gerizekalılık sayılacağından, daha ne kadar işsiz kalacağını gidip eski patronuna sormak istiyordu. Bir yazıklar oksun dedi diye gördüğü muamele buysa küfür etse herhalde diğer şirketler kapıdan içeri almazdı. Lanet gelsin işine dedi içinden.
Koskoca iki ay olmuştu
Evde pineklemekten başka hiçbir şey yapmıyordu.
Annesi ile babası da yavaş yavaş Azra'nın bu halinden rahatsız olmuş gibiydiler. Onlara da hak veriyordu,aslında. Onca sene onun okuması için çalıştıktan sonra evde yan gelip yatıp o diplomayı harcamasından rahatsız oluyorlardı. Azra daha ne yapsındı? Elinden gelen her şeyi yapmıştı.
İçinden hayret etti kendi haline. Haberlerde çıkan işsizler, nasıl iş bulamıyor diye düşünürdü, bazen... Şimdi anlıyordu ki Türkiye'de işsiz kalmak kadar kolay olunabilecek meslek yoktu. Bugün işiniz varsa, yarın işiniz hemen yok olabilirdi. Abra kadabra misali...
O yüzden eskiden büyüklerin dediği gibi, gözünüzü dört açıp elinizdeki işi seksen yaşınıza kadar bırakmayın lafına uyan insancıklar bu politakayı uygulayınca gençlere istihdam sağlanmıyordu. Hoş onun durumu bu konudan bağımsızdı ama... Yine de o da kapitalizmin mağduru olmamış mıydı? Olmuştu. Aslında tanınmadığı şehirde bir şansını denese daha iyi olucaktı ama ailesi şehirden çıkmasına karşıydı. Ne yapabilirdi ki başka? Bu şehre tıkılı kalmış ve elinde de peşin olarak az parası olan bir işsizdi.
Gene de haline şükretti. Allah'tan ailesi ile yaşıyordu da vadeli hesaptaki parasını bozdurmamış ve birikmiş parasını bir yıl sonra alacaktı. Parasının beş yıllık vadesi dolduktan sonra hala işsizse Aslım'ın yanına İstanbul'a gitmeyi düşünüyordu. Hoş Aslım da evleniyordu bu yaz ama... Neyse dedi içinden Azra illa benimle ilgilenir dedi. Onlar kan bağı olmayan kızkardeşlerdi, tabi ilgilenecekti.
Zaten bu şehir de bu şehrin insanları da onu boğuyordu artık...
Özellikle sokağın bir köşesinden Melih'in karşısına çıkma ihtimali ile yaşamak istemiyordu. Kendine kızdı yine... O aşağılık herifi düşünmeye başlamıştı işte.
En son geçen hafta, iş arkadaşlarının sosyal medya hesaplarında etikentlendikleri bir davet fotoğrafı görmüştü. Kimin daveti acaba bu diyip merakına yenilmiş ve fotoğrafları açmıştı ki... Keşke açmaz olaydım diyordu on saniye içinde. Davet diye sandığı şeyin aslında bir nişanın after partisi olduğunu görmüştü. Nişalanan gençleri de çok yakından tanıyordu.
Melih ve Pelin.
Melih Pelin'in koluna girmiş kameraya o sırtlan gülüşüyle gülerken, Pelin de aşık aşık adama bakıyordu. İkisi de kamera da çok güzel görünüyordu. Pelin şu mankenlere taş çıkaracak kızlardandı, incecik belli, dümdüz karınlı, sutun bacaklı... Sarı saçları ise kuaförden yeni çıkmış gibi, her daim bakımlıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mokita Aşk
Fiction générale"Ne var biliyor musun? Sana zerre inancım da güvenim de yok." Alp kafasını iki yana sallayıp telefonu hoparlörden alıp direkt kulağına götürdü. Söylediği her kelimenin, kadının zihninine kazılmasını istiyordu. "Benden daha fazla para veren birini b...