1

163K 2.6K 428
                                    

MERHABA, HİKAYE 24.BÖLÜMDEN SONRA YAN KARAKTER HİKAYESİ OLUYOR!
İstemeyenler 24. Bolumden sonrasını okumayabilirler. Ana karaktere yazacağım bir sey kalmadı...
Keyifli okumalar...


Not:Basma elbiseden kastım bu arkadaşlar. Karadeniz töresine ait değil ama klasik çoğu köy kesiminde kullanılan elbiseler. Burada sadece yöreselliği vurgulamak istedim. Karadenizli bir aile yazıcam ve olaylar Trabzon'da geçicek ama asla o yöreyi tanıtmak o şiveyle yazmak bunları düşünmüyorum çünkü ne kadar araştırsam da tam olarak bilmediğim için hiç o konuya girmeyeceğim. Tamamen hayal ürünü tüm yazdıklarım.

Haftanın başıydı. Evde temizlik yapılmış, kahvaltı sofrası kurulmuş ve toparlanıp ev ahalisi işlerine dağılmıştı. Trabzon'da Yazın ortasında bu nemli havada ter döken ev hanımları hararetini dindirmek için bir araya gelip çaylarını yudumluyor aynı zamanda mahallede olanlar hakkında bir dedikodu döndürüyorlardı. Eşleri kahvehanenin yolunu tutmuşlarken kadınlar ikinci renk çay hasadı için kollarını sıvayıp canhıraş çalışmışlardı. Şimdide sohbetin dibine vurmuşken duyuldu o uğursuz lakırdı.

Mahallenin her şeyi bilir Nezahat'i hemen duyduklarını bir bir dökmeye başladı. "Asiye duydun mu? Mahir çıkmış hapisten dönüyormuş ya bugün mahalleye."Asiye hanım duyduklarıyla yüreği ağzına geldi. Artık bıkmıştı bu husumetten. Seneler evvel atalarının arasında çıkan arbededen süre gelen bu hasımlık canına tak etmişti artık. Kadın elindeki çay bardağını sessizce indirip ağır hareketlerle etrafına bakındı.

İki oğlu iki kızı vardı. Allah'a çok şükür, durumları iyi olan ailelerden biriydi kendi ailesi Büyük oğlu Mustafa evliydi. Birde bir küçüğü Ömer'i vardı. Daha bekardı, yaşı almıştı başını gelmişti 30'una ama daha gönlüne düşen kimse olmamıştı. Bir küçüğü Güzeller güzeli Esma'sıydı. Çok şükür geçen yıl evlendirmişti yavrusunu, oda çok mutluydu. Ve en küçüğü Ahla, şirin yüzlü, güzel yüzlü kızı 22'sinde gençliğinin baharındaydı. En büyük korkusu da buydu ya, evlatlarına bir şey olmasından delicesine korkardı.

Bu hasımlık oları mahvetmeden bir hal çare bulunmalıydı. Genç kadın başına yazmasını gelişi güzel atan kızına döndü. Üzerinde Yeşil, dizinin bir karış aşağısında biten dar basma elbisesini giymişti.Yazmasından sarkan uzun kömür karası saçları adeta bir şelale gibiydi. Çok güzeldi yavrusu, Allah bahtını da güzel eylesindi.

Annesine seslenmesiyle Asiye hanım kızına baktı. Ahla şirin mi şirin gülümsemesiyle başını eğip tekrar selam verdi. "Annem ben gidiyorum bana ihtiyacınız yoksa, Sevil ablanın evi temizlenecek, kızlarla yardım edeceğiz."dediğinde kadınların hepsi Ahla'yı süzüyor beğenilerinin yanında sevgilerini de belli ediyorlardı bu güler yüzlü kıza. Az kapılarını aşındırmamışlardı oğlan anneleri. Ama Ahla'nın dedesi torununa pek bir düşkündü. Bundandır sebep kimseyi yakıştırmıyordu yanına.

Annesi kafasını sallayıp onayını verdikten sonra kız seke seke evden çıktı. Koşarak evlerinin topraktan bayırından koşarak yakında evlenecek Sevil ablasının yeni evine doğru koşuyordu. Çocuklar havanın sıcak olmasından faydalanıp terler içinde kalsalar da top oynuyor, kızlar ise ellerinde süpürgeleriyle evcilik oynuyor kimiside bebeklerini oynatıyordu. Ahlâ Kızların kafasını sevip yoluna öyle devam ederken bir yandan da başının üstünden düşen yazmasının bir ucunu yine başının üzerine gelişigüzel atıvermişti. Köyünün havası gibi yoktu, gelen geçene selam verirken herkes karşılık veriyordu. Kahvehaneden gelen tulumun sesi kızın içinin huzurla dolmasını sağlarken evlerden gelen Karadeniz türküleri alışıldıktı.

Öyle böyle oyalana oyalana eve vardığında kızlar bahçede oturmuş zannımca mola vermişlerdi. Sevil ablası yalandan kaş çatmasına dudağını ısırarak ve alttan alttan gülerek karşılık verdi. Genç kız hafiften cilve yaparak Sevil ablasına gülümsedi. En sevdikleri aile dostu ve kardeşi gibi sevdiği arkadaşı Mercan'ın ablasıydı. Hemen bahanesini öne sürüp kızların masasına yerleşti. "Abla yemin ederim ev dolu, kadınlar bugün bizdeydi çıkamadım hemen. Sevil ise anlayışla kafasını salladı. Zaten yapacak pekte bir şey kalmamıştı. Ahlâ ise olduğu yerde kıpırdandı. Karşısındaki Zeynep'i son anda fark ettiği için yüzünün anında düşmesiyle kendini toparlamaya çalıştı. Zeynep ise gerilse de hiç bir şey yokmuş gibi davranmaya çalıştı. Aileleri arasındaki husmet her ne kadar genç kızları da etkilese onlar birbirilerinden nefret etmiyor aksine çok seviyorlardı. Ama aradaki mesafeler ikisininde yıkmaktan korktuğu bir mesafeydi.

AHLÂ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin