İYİ OKUMALAR BEBEKLERİM.
🚔🚔🚔🚔•
Dağhan'ın şefkatle saçlarımın arasında dolanan parmaklarının hemen yanına, arada sırada değen dudaklarını hissediyordum. Bir yanım mesleğinden delicesine korkuyorken, diğer yanım Dağhan'ın varlığının cesareti ile güç kazanıyordu sanki.
Bir tarafım ondan çekinip gitmek istiyorken, diğer tarafım O'nun için yaratılmışım gibi kalmamı söylüyordu.
Bir tarafta, geçmişin korkusu vardı ve ben bu yaşıma kadar geçmişin korkusunu bir kenara koyup hiç cesur olamamıştım.
Diğer tarafta, şuanın aşkı vardı ve ben bu duygunun elim titreye titreye Dağhan'ın elini tutacağım kadar güçlü bir duygu olduğunu bilmiyordum.
Aşkın, korkuyu bir kenara atamasan bile onu gölgeleyecek kadar seni cesurlaştırdığını Dağhan öğretmişti. Hemde dakikalar önce.
Bomboş bir zihinle, dizine uzandığım ve dokunuşlarını şakaklarımda hissettiğim adamın yeşil gözlerine baktım alttan alttan. Dokunuşları kadar bakışları da yumuşaktı.
"Ayaz seni beklemez mi?" Diye ağladığım için çatallaşmış bir tonda çıktı sesim.
"Uyuyormuş hâlâ." Diyerek diğer elinin parmaklarının dolandığı, benim parmaklarımı okşamaya devam etti. "Daha iyi hissediyor musun?"
"Daha iyi miyim bilmiyorum ama kriz geçirecek kadar kötü değilim." Dedim eğer beni bu hâlde bırakmamak için gitmiyorsa ona iyi olduğumu göstererek gidebilmesi için bir yol göstermek adına. Ama daha iyi hissettiğim falan yoktu. Yapacağı en kestiremeyeceğim hareketi yeniden korkumu tetikleyebilir ve az öncekinden daha kötü bir hâle sokabilirdi beni.
"Gitmeyeceğim Naz. Yanındayım. Hemen dibinde. Aramızda santimler bile yok, seninleyim." Dediğinde bunun fiziksel olarak yakınlığımızı göz önünde bulundurarak söylemediğinin, her anlamda yanımda olduğunu bilmemi isteyerek söylediğinin farkındaydım.
"Biliyorum." Deyip, başımı dizlerinin üzerinden kaldırarak koltuğa normal bir şekilde oturdum. Bakışlarımı çalışmayan ama siyahı dikkatimi çeken televizyona doğrulttum.
Bakışlarını bir saniye benden çekmediğine emindim. Zira güzel gözlerini üzerimde hissediyordum.
"Liseye giderken, yaramaz bir çocuktum. Hoş, ben küçükken de öyleydim ve bunu yaramazlığımı liseye gidene kadar da hiç problem etmedim. Hatta okulda sürekli olarak çıkarttığım kavgalarla tanınıyorumda diyebilirim. Bazen okul yönetiminden çıkardı bu kavgalarımın boyutu. Çünkü baya kavga ederdim. Baya döverdim karşımdakini. Her aile de bir değil ya kimisi de şikayetçi olacak kadar ileriye giderdi. Fakat henüz reşit bile değiliz bir şekilde ailemler, arabulucular hallederdi olayı. Arkadaşlarım," deyip göğsümü kabartan bir nefes aldım. Her şeyin sebebi onlar değildi ama başlangıcı onlar yapmıştı. Arkadaşlarım doğum günümde küçük bir kutlama için bir kafe ayarlamışlardı. Gittim. Fakat kimse yoktu. Bekledim de sürpriz yapacak ve bir yerlerden çıkacaklar diye. Çıkmadılar, bende geri eve dinmekye karar verdim. Yürürken karşıma iki tane m-memur çıktı. Kelepçe taktılar her suçluya yaptıkları gibi. Sorun bu değildi dedim ya, alışkınım liseden. Sorun, bu sefer suçumun ne olduğunu bilmiyor oluşumdu. Suçum da yoktu ya gerçi ama yinede korktum. Ne bilebilirdim ki, belki bir şey oldu ve suç bana kaldı. Çok korktum. Sordum da kaç defa, neden beni aldınız diye. Cevap yok. Susma hakkı yanlışım yoksa bana aitti. Onlar bana en azından neden beni yaka-paça aldıklarını söylemek zorundalardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POLİS FOBİSİ
Ficção Adolescente❝Geçmişinde yaşadığı travmatik bir olaydan dolayı polislik mesleğinin adından bile ölesiye korkan bir kadın, farkında olmadan başına ömürlük bela olacak bir başkomiserle Adana sokaklarında denk düşer. Adamın polis olduğunu öğrendiğinde korkuyla ora...