Dayım, teyzeme Yılmaz'la buluşma ya ben de seninle geliyorum değince.
Teyzem hiç istifini bozmadan."İstersen benim yerime de sen gerdeğe gir Soner! Vallahi benim için hiç sakıncası yok."
Dayım, teyzemin üzerine Songül diye yürüyeceği sırada eczaneye anneannem de teşrif etti. Anneannemi görünce teyzeme doğru fısıldadım. "Kuzum bunlar ya seni gerdeğe sokacaklar, ya da mezara." Çenemle dayımı gösterdim. "En iyisi ölü taklidi yap. Bir ihtimal ondan kurtulabilirsin. Malum aldığı o protein tozu beyni değil kasları geliştiriyor."
Teyzem kahkaha atıp koluma vurunca bizimkilerin meraklı bakışlarının hedefi ben oldum. Anneannem bizi avucunun içi gibi bildiği için size sonra sorarım bakışı attıktan sonra dayımla ağabeyime. "Sizin işiniz yok mu? Hadi gidin işinizin başına" diye. Fırça çektikten sonra teyzeme "sen daha hazırlanmadın mı?" Diye bekleme koltuğuna oturdu. Dayımla ağabeyim anneannem sanki onlara az önce fırça çekmemiş gibi dikilmeye devam etti, "siz hala burada mısınız?" Diye sordu anneannem.
Dayımla ağabeyim kısa bir bakışmadan sonra dayımın konuşmasına karar vermiş olmalılar ki dayım başladı kükremeye!
"Anne, sen nasıl olurda Songül'ü Yılmaz'la evlendirmeye kalkarsın?"
Anneannem ona yüzünü buruşturduktan sonra, küçümseyen bir ifadeyle baktı.
"Ne öyle avazın çıktığı kadar bağırıyorsun babası kılıklı! Ne yapsaydım koca kızın turşusunu mu kursaydım?"
"Kocaman kızın turşusu mu kurulurmuş canım! Hem o Yılmaz pezevengi ile evleneceğine evde kalsın daha iyi zaten!"
Anneannem bezmişcesine nefes alıp verdi. "Oğlum! Sen anlamadığın işlere karışma paşam! Ayrıca sen Songül'ü düşüneceğine kendini düşün!"
Dayım ne demek istedi dercesine ağabeyime baktı. "Ne olmuş ki bana?
"Nazan'ı aramıyormuşsun. Dün Türkan aradı, oğlunun niyeti ciddi değilse Nazan'ı isteyenler var, onlar cevap bekliyor dedi."
Ben dayımın Allah mesut etsin demesini beklerken, dayım "kimmiş lan o lavuk?" Demesi ile kocaman olmuş gözlerle bir anneanneme bir de dayıma baktım. Dayım öfkeden deliye dönerken, anneannem savaş kazanmış kumandan edası ile baş örtüsünü düzeltti.
Anneannem konuşmayınca dayım "anne!" Anneannem nazlanarak "ne bileyim oğlum. Türkan'ın umre arkadaşıymış galiba. Nazan kızımı görüp beğenmişler"
Dayım sıkıntılı bir hâlde elini saçlarından geçirdi. "Ben bu insanları anlamıyorum lan! Umre de kız bulmak ne demek lan? Tövbe Yarabbi"
"Öğle deme oğlum! Nasibin nereden geleceği belli olmaz." Derken bana bakıyordu. "Türkan teyzen haber bekliyor Soner. Türkan ne yapsın kabul etsin mi görücüleri?" Dayım eczanede volta atmaya başlayınca, ağabeyim onun hâline bıyık altından gülüyordu.
Dayım cebinden telefonunu çıkarıp "Nazan nerdesin kızım sen? İn aşağıya oraya geliyorum." Derken eczaneden çıkmıştı bile, ağabeyim de onun peşinden gitti. Anneannem "ee kızlar, nerede benim bol köpüklü kahvem?" Derken keyfine diyecek yoktu.
Ben arkada ki mutfağa geçerken, anneannemden tırsmadım desem yalan olur. İnşallah bugün teyzem ve dayım tek kurban olarak kalırdı.
Kahveyi hızlı bir şekilde yaptım ve anneanneme verdiğim sırada, Yılmaz ağabey üzerinde siyah takım elbisesi ile, iki dirhem bir çekirdek hazır vaziyette eczaneye girdi.
"İyi günler Saliha teyze. Nasılsın?" Anneannemin elini öpünce artı puanı kaptı damat Yılmaz.
"Berhüdar ol evladım. Hamd olsun iyiyim. Songül de hazır seni bekliyordu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Raslantı'nın Böylesi (Tamamlandı)
Romance"Bağırmasana be kadın kulağımın zarını patlattın!" Deyince kan beynime sıçradı! Sinirle gözlerimi açtım ve beni tutan kollara baktım "Sen de önüne bakarak yürüsene be adam! Senin yüzünden ikinci defa yeri boyluyordum" dedim. Ama onunla gözlerimiz bu...