Bu bölümü Nazan ve Soner hayranlarına hediye ediyorum.
Aceleye ve kafa dağıtmak için yazdığım bir bölüm oldu.
Umarım beğenirsiniz.
İyi okumalar dostlar 💕
Dövme yapmadan önce çizim yaparken göğsümün üstündeki çiziği gösterdiğimde Ahmet abi kaşlarını çatmıştı ama neden, nasıl gibi sorular sorup beni rencide de etmedi. Sadece "büyük bir Uğur böcüğümü yoksa üç tane boy boy böcükler mi istiyorsun," diye sordu gülümseyerek. Üç tane olsun ama sarı üzerine mavi noktaları olan böcükler istiyorum dediğimde, bana sen bilirsin derken bile sesi memnuniyetsizdi. Ona neden böyle istediğimi söylediğimde vay demişti sadece, koca vücuduna inat kıkırdarken.
Ahmet abi elim hafiftir diye konuşup beni ikna etmişti etmesine ama eğer bu adamın eli hafifse ağır olanları bilmek bile istemiyorum.
Dövme yaptırmak benim için tam bir işgenceydi, küçükken benim koluma iğne vurduklarında bile aylarca koluma dokundurmaz açıyor diye her defasında ağlarmışım... ben ki iğne yaptırmaktan bile nefret eden ben, böyle bir işe nasıl giriştim diye kendime kızıyor, söylemiyordum; göğsüme iğnenin her batışında o piç kurusuna küfürler ediyordum...
İşimiz bittikten sonra Nazan'la Ahmet abiye teşekkür edip aşağıya indik. "Araba kullanacak durumda değilim, kolum açıyor," diye yüzümü buruşturdum ve arabanın anahtarını Nazan'a verdim. Nazan evin yolunu tutmadan önce inanamıyorum dercesine başını sağa sola salladı. Ne vardı yani ben insan değil miyim, iğneden korkamaz mıyım ayol? Allah Allah diye söylenmelerim kalbimin sızlaması ile yüzümü buruşturmalara döndü ara ara.
Evin önüne geldiğimizde Nazan'la eczaneye teyzemin yanına girdik. İçeriye girdiğimizde teyzemi yeni çıraklarımız Harun'la Büşra'ya ilaçlar hakkında bilgi verirken bulduk.
"Kolay gelsin," dediğimde, valla Zeynep hanımcığım siz yardım ederseniz kolay gelecek." Kabanımı çıkarırken ona gözlerimi devirdim ve "tamam gülüm yarın bendensin git sevdiceğinle vakit geçir, böyle tripler atmana gerek yok"
"Seni duymamazlıktan geliyorum ve Yılmaz'la vakit geçirme fikrinin üstüne balıklama atlıyorum. Zaten Yılmaz'da birlikte zaman geçirmiyoruz diye homurdanıyordu bu ara"
Teyzemle Yılmaz abinin hallerine gülerken Nazan, "bittin sen Soner," deyince, şaşkınlıkla Nazan'a baktım. Teyzem eczaneden çıkmak üzere olan Nazan'ın kolundan tutup "ne oldu?"
Bize bakan Nazan'ın gözlerinde adeta ateşler yanıyordu, elinde tuttuğu telefonu teyzemin gözünün önünde salladı ve Soner Bey'in "ölüm fermanını elimde tutuyorum! Hiç bir Allah'ın kulu onu benim elimden alamaz!" Diyen Nazan. Songül teyzemden kolunu kurtardı ve hızla dışarıya çıktı. Teyzemle birbirimize bakarken yüzümüzde sinsi bir gülümseme belirdi.
"Gidecek misin?" Diyen teyzeme.
"Hayatta kaçırmam." Dedim kaşlarını kaldırarak.
"Ben de," diyen teyzem kabanını alırken kıkırdıyordu. Teyzemle dışarıya çıkıp iki sokak aşağımızda ki spor salonuna geldiğimizde Uğur'la Yılmaz abi de salonun girişinde konuşuyorlardı. Onları görünce duraksamak yerine yanlarından hızla girişe yöneldik...
Bizimkiler bizim arkamızdan şaşkınlıkla söylendiklerini duyduk ama duraksamadan yürüdük, çünkü teyzemle bizim derdimiz başlaydı. İçeriye doğru koştururken, omzumun üzerinden, "kusura bakma gökyüzüm ama hayatta bu cümbüşü kaçıramam," dedim.
Yılmaz abi ile Uğur birbirine bakış attıktan sonra peşimizden geldiler. İçeriye nefes nefese girdiğimizde kalabalık olan solana kısa bir göz gezdirdim. Dayımla Nazan'ı aradı gözlerim, salonun ortasında halka şeklinde toplanmış kalabalığı görünce hızla oraya yöneldik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Raslantı'nın Böylesi (Tamamlandı)
Romance"Bağırmasana be kadın kulağımın zarını patlattın!" Deyince kan beynime sıçradı! Sinirle gözlerimi açtım ve beni tutan kollara baktım "Sen de önüne bakarak yürüsene be adam! Senin yüzünden ikinci defa yeri boyluyordum" dedim. Ama onunla gözlerimiz bu...