Nefes alamadığımı hissettim, telefon elimde öylece donup kaldım bir süre. Elimi ağrıyan kalbimin üstüne koydum, bir ihtimal acısı hafifler diye ama kalbimdeki sancı hafiflemek yerine daha çok çoğaldı. Karşı taraftan sesler geliyordu ama kulaklarım uğuldadığı için ne konuşulduğunu idrak edemiyordum.
Telefonu kapattığım gibi çıkışa yürüdüm, eczanenin kapısını kapattıktan sonra dışarıya çıktım ve apartmana girdim.
Birinci kata geldiğimde Uğur da üzerine t-shirt giymeye çalışırken kapıdan çıkıyordu, ona bakmadan yanından geçmek istediğimde kolumdan tuttu ve gitmemi engelledi.
"Meleğim!"
Az önce olanlar yüzünden ruhum bedenimi terk etmiş gibi hissettiğim için duygusuz gözlerle onun gözlerine baktım. Kolumu onun tutuşundan kurtarmak için çektim ama o kadar sıkı tutuyordu ki, kendi canımı acıtmaktan başka bir şey yapmadım.
"Az önce Sıla sana ne saçmaladı bilmiyorum ama..."
Diğer elimle ağzını kapattım, o kadının sözleri yalan veya gerçek bilmiyordum ama şuan Uğur'u dinleyecek ruh hâlinde olmadığımı iyi biliyordum.
Her gördüğümde beni heyecanlandıran, kalp atışlarımı hızlandıran mavi safirlerine bakarken dilimden dökülenler onun kadar benim de canımı yaktı. "Senin açıklamanı duymak istemiyorum! 'dedim ama aslında her söylediği kelime yalanda olsa, sana inanmaya dünden razıyım demek geldi içimden.' "Olmuyor işte görmüyor musun, daha fazla zorlamanın bir anlamı yok! Bırak artık, anlıyor musun bırak, sen de artık bu ilişki için uğraşma! Görmüyor musun, bizden bir halt olmuyor"
Elimi ağzımdan çekti ve beni duvarla kendi arasına sıkıştırdı. Yüzlerimizin arasında bir santimlik bir mesafe kalınca gözlerimin içine baktı.
"Bu güzel gözlerini benden mahrum ettiğin her an her saniye biraz daha kayboluyorum görmüyor musun Meleğim? Yapma, benim sana olan aşkımı bir yanlış anlama yüzünden böyle değersiz bir bez parçası gibi bir kenara atma!"
Duyduğum sözler ona inanmaya dünden razı olan kalbim için can suyu olmuş, içimde yeniden sevgi tohumları baş göstermeye başlamıştı. Bunu fark eden Uğur'da beni duvarla kendi arasına sıkıştırdı ve dudağıma doğru eğildiği sırada, kadının içeriden "Uğur" dediğini duydum.
Aptalım ben aptal! Hatta salağın önde gideniyim...
Onu omuzlarından itikledim ve kendimden uzaklaştırdım. Onunla biraz da olsa arama mesafe koymayı başardım.
Uğur hayır deyip başını sağa sola sallarken gözlerime öyle çaresizce baktı ki bir an duyduklarımın yalan olmasını istedim. Meleğim diye, tekrar kolumu tutacağı zaman geriye doğru bir adım attım.
"Kız arkadaşını daha fazla bekletme istersen!"
Ağzımdan çıkan her kelime ağzımda acı bir tat bırakmıştı.
"O benim kız arkadaşım değil!"
Diye bana doğru adım atınca, geriye doğru bir adım attığım da, merdivene geldiğimi fark ettim. Ona bakmadan merdivenlerden hızla indim ve kendimi dışarıya attım.
Temiz hava ciğerlerime nüfus edince azda olsa kendime geldiğimi hissettim.
Attığım her adımda ondan biraz daha uzaklaşırken onunla aramdaki mesafenin sadece yoldan ibaret olmadığını biliyordum.
Ne kadar süre yürüdüm bilmiyorum ama kendimi harikalar diyarında bulunca, sessiz bir köşe bulmak için yürüdüm. Çocukların oyun parkında şen kahkahalarını duyunca buruk bir gülümseme ile onlara baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Raslantı'nın Böylesi (Tamamlandı)
Romance"Bağırmasana be kadın kulağımın zarını patlattın!" Deyince kan beynime sıçradı! Sinirle gözlerimi açtım ve beni tutan kollara baktım "Sen de önüne bakarak yürüsene be adam! Senin yüzünden ikinci defa yeri boyluyordum" dedim. Ama onunla gözlerimiz bu...