Antalya'da tatilde gördüğümüz adamı kapıda görmek şaşırmıştı beni. "Hoş geldiniz" diyen adam kızgın gibiydi, kapıyı açtıktan sonra bizi beklemeden içeriye doğru gitti.
Uğur'a baktığımda kaşlarını çatmış içeriye giden adamın arkasından bakıyordu. Ona baktığımı fark edince yüzüme gülümseyip, beni içeriye doğru yönlendirdi.
Salona girdiğimizde Turan adeta burnundan soluyordu. Salonda sürekli volta atıyor arada Sıla'ya bakıp, "benim bir sürü işim gücüm var ama ben ne yapıyorum? Hanımefendinin peşinden Ankara'ya geliyorum" diye fırça çekiyordu ama Sıla sanki Turan yoldan geçen herhangi birini azarlıyormuşcasına rahattı. Bacak bacak üstüne attı, "sana peşimden gel diyen mi oldu be adam, gelmeseydin!"
Turan sıkıntıyla elini saçlarının arasından kaydırdı ve siyah gözlerini yumdu, içinden sayı saydığı dudaklarının kıpırdamasından belli oluyordu. Bizim kapıda olduğumuzu fark eden Sıla bu defa Uğur'a öfkeliyle baktı. "Maşallah Cüneyt'le ikinizin ağzında bakla ıslanmıyor dedikoducu karılar gibisiniz!"
"Allah Allah, biz haber vermedik diye kaç defa daha söyleyeceğiz sana!"
Sıla yeşil gözlerini kıstı ve Turan'a şüpheyle baktı. "Beni yine takip ettiriyorsun değil mi?"
Turan'ın tek kaşı alayla havaya kalktı, "seni gözümün önünden ayırdığım zaman başını belaya soktuğun için olabilir mi, bayan ayaklı bela!"
Sıla sinirle kalktığı lacivert tekli koltuğa geri oturdu ve kollarını önünde bağladı. Sanki benim orada olduğumu yeni fark etmiş gibi bana döndü ve tepeden tırnağa beni inceledi.
Sıla'nın sürekli kızgın bakan yeşil gözleri insanın içini delip geçiyordu. Uzun sık kirpikleri ise badem gözlerini daha çekici hale getiriyordu. Kalın kırmızı dudakları, oval yüzü ve beyaz teniyle, Sıla gerçekten güzel bir kadındı...
Uğur'la birlikte onun karşısındaki bordo kanepeye oturduk. Bizim birleşen ellerimize bakarken ilk defa Sıla'nın dudağı yukarı kıvrıldı. "Kızı koluna takıp getirmişsin ama bakalım Kazım'dan onu koruya bilecek misin?"
Uğur'un yanımda gerildiğini hissettim, sanki elim onun elinden kayıp gidecekmiş gibi elimi sıktı. O elimi sıkınca yüzümü buruşturdum. Koluna dokundum ve bana bakmasını sağladım. Onu tanıdığım bu kısa zaman zarfında gözlerinin içinin gülmediğini ilk defa gördüm. Dudaklarında zoraki bir gülümseme oldu ve beni omzumdan tutup yakınına çekti, saçlarımın arasından derin bir nefes aldı; omzumdaki eli ise adeta tuttuğu yeri yaktı, beni kor gibi kavurdu...
Seni canım pahasına koruyacağım, gibi birşeyler söylediğini duyar gibi olduğumda ürperdim ve ona biraz daha sokulup başımı omzuna koydum.
Sıla'nın sözlerine Turan ise histerik bir kahkaha attıktan sonra Sıla'ya kızgın bir bakış attı. "Çakallar kurtların olduğu yerde avlanamazlar, Sıla Hanım! Bakalım o it yarından itibaren böyle rahat gezebilecek mi?"
"Gerçekten mi Turan Bey, siz en yakınınızı, dostunuzu, arkadaşınızı yani abimi koruyamadınız, bir de karşıma geçip böyle konuşman biraz saçma değil mi?
Turan volta atmayı kesti ve olduğu yerde bir süre Sıla'ya baktı. Sıla'ya bakan siyah gözleri bu defa mesafeli ve soğuktu. "Biz abini görevden vazgeçirmek için herşeyi yaptık ama o da aynı senin gibi inatçı olduğu için bir türlü vazgeçmedi!"
Sıla huzursuzca yerinde kıpırdadı ve gözlerini ondan kaçırdı. Uğur ikisine bakıp iç çekti, "ikiniz de sakin olur musunuz artık, şuan kavga edilecek bir zaman değil oturup birlikte ne yapmamız gerektiğini konuşmalıyız!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Raslantı'nın Böylesi (Tamamlandı)
Romance"Bağırmasana be kadın kulağımın zarını patlattın!" Deyince kan beynime sıçradı! Sinirle gözlerimi açtım ve beni tutan kollara baktım "Sen de önüne bakarak yürüsene be adam! Senin yüzünden ikinci defa yeri boyluyordum" dedim. Ama onunla gözlerimiz bu...