Deniz yanında, genç esmer gözlerinin içi gülen bir kadınla yanımıza geldi. Elini uzatan Deniz, "merhaba Zeynep, burada olduğun için sevinmeli mi, yoksa ne oldu diye merak mı etmeliyim?"
"Merhaba Deniz, merak edecek bir şey kalmadı şükür," dedim onun elini sıkarken. Deniz'e neler olduğunu anlatırken, Uğur sessizlik içinde bizim konuşmamızın bitmesini bekledi...
Deniz'e görüşürüz diyerek yanından ayrıldık. Hastanenin otoparkına geldiğimizde, Uğur arabanın yolcu kapısını açınca arabayı es geçtim ve hastanenin çıkışına doğru yürümeye başladım. Ah yürümeyi ne kadar özlemişim, biz insanlar gerçekten de garip yaratıklarız bir şeylerin değerini kaybetmeden anlamıyorduk maalesef...
İçimde fırtınalar koparken yüzümde buruk gülümseme ile yürümeye devam ettim.
Birkaç adım atmıştım ki, Uğur araba ile yanımda durdu, arabanın yolcu tarafını açtı. "Bin şu arabaya Zeynep! Daha ayağın tam olarak iyileşmedi." Diyen Uğur'u ilk defa bu kadar öfkeli görüyordum. Arkamızda ki araba biz birbirimize kızgınlıkla bakarken, yolu açın diye kornaya basınca gözlerimi Uğur'dan çektim ve arkamızda ki arabaya baktım. Deniz endişeli gözlerle bana bakıyordu.
İkinci defa düşünme şansı tanımadım kendime, arabanın kapısını hızla çarptım ve Deniz'in arabasına doğru yöneldim.
Arabaya bindikten sonra derin bir nefes aldım. "Deniz beni eve bırakabilir misin?"
"Tâbi Zeynep ama iyi misin?"
"Evet" derken gözüm Uğur'un arabasındaydı. Uğur gaza basıp gidince, tuttuğum gözyaşlarım yanaklarımdan aşağıya süzülmeye başladı.
Deniz torpido kapağını açtı ve içinden kağıt mendil kutusunu çıkarıp bana uzattı. Mendili alırken teşekkür ederim dedim... Yol boyu ağlamaktan nereye geldiğimizi fark edemedim ancak araba durduğunda Gölbaşı'nda olduğumuzu fark ettim.
"Neden buraya geldik?"
"Biraz temiz hava ikimiz için de iyi gelir diye düşündüm. Hadi gel biraz dolaşalım" diyen Deniz, arabadan indi, ellerini pantolonun ceplerine sokup, gölün kenarına doğru yürümeye başladı. Bir süre onun arkasından baktım ve derin bir nefes alıp arabadan indim. Deniz'i takip ettiğimde, Deniz gölün kenarındaki ağaçların olduğu tarafa yöneldi ve büyük bir çınar ağacının altındaki bank'a oturdu.
Yanına gidip sessizce oturdum. İkimiz de sessizlik içinde uzun süre
gölü ve üstündeki kuşları izledik."Bugün hastanede yanımda gördüğün kadına uzun süredir aşığım. Ama o benim farkımda bile değil." Diyen Deniz sessizliği bozan taraf oldu.
Onun sözlerini duyunca derin nefes aldım, gözlerimi gölden ayırmadan ona içimi döktüm. "Uğur'da bu aralar bana karşı soğuk, ama neden bana böyle davrandığını bilmiyorum ve nedenini bilmemek canımı acıtıyor."
Deniz'de benim gibi iç geçirdi ve "bizim sorunumuz da sanırım bu Zeynep, karşımızdakine sormak yerine burada oturup nedenler ve niçinlerle boğuşup duruyoruz. Bence ikimiz de bir an önce onları karşımıza alıp konuşmalıyız."
"Haklısın" dedim Deniz'e ama aklım Uğur'un beni neden aramadığına takılı kalmıştı. Deniz'in arabasına bindikten sonra ve burada oturduğum süre boyunca Uğur bir kez olsun beni merak edip aramamıştı. Beni sevdiğini söyleyen adama ne olmuştu da beni umursamaz bir tavır takınmaya başlamıştı...
Deniz'le konuştuğumuz süre boyunca onun Melisa'ya olan aşkına hayran olmadım desem yalan olur. Yıllardır onu sevdiğini ve ona çıkma teklifi ederse onun arkadaşlığını kaybetmekten korktuğunu, o kadar naif bir dille anlattı ki. İlk defa bir kadını, bu kadar güzel sevildiği için kıskandım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Raslantı'nın Böylesi (Tamamlandı)
Romance"Bağırmasana be kadın kulağımın zarını patlattın!" Deyince kan beynime sıçradı! Sinirle gözlerimi açtım ve beni tutan kollara baktım "Sen de önüne bakarak yürüsene be adam! Senin yüzünden ikinci defa yeri boyluyordum" dedim. Ama onunla gözlerimiz bu...