Yanıma oturan uzun boylu, esmer yeşil gözlü devle gözlerimiz kesişince onun gözlerinde bir ışık yandı. Benim kirpiklerimden bile uzun olan kirpiklerine, yapılmış gibi olan burnuna ve erkeksi köşeli çenesine bakarken derin bir nefes alıp kendimi toparlamaya çalıştım. Ona gülümseyip kitabıma kaldığım yerden devam etmeye çalıştım.
Yanımda bir boğaz temizleme sesi duyunca, başımı kaldırıp yan tarafıma baktım, kaşı ile kitabı gösterdi, ne demek istiyorsun dercesine bakarken kulağımdan kulaklığı çıkardım.
"Özgür'le Öznur çarpışarak karşılaşmıştı ama istersen biz seninle çarpışmadan da tanışa biliriz, merhaba ben Deniz" diye elini uzattı.
"Merhaba ben de Zeynep memnun oldum" derken ben de elini sıktım.
"Antalya ya tatil için mi gidiyorsunuz yoksa benim gibi iş için mi?"
"Ben evle işimi iki haftalığına birbirine emanet ettim ve tatile çıktım. Laf aramızda inşallah ben dönene kadar birbirlerini yemezler."
Kıkırdarken iki parmağını dudaklarına siper etti, "ben evimle işimi birbirine emanet edemedim maalesef, bu defa işimle birlikte tatile çıkmak zorunda kaldım"
"Sizin için zor olmalı"
"İşini seven birisi için zor değil aslında."
Doğru, dediğimde aramızda bir sessizlik oldu. Yanımıza uzun boylu, esmer, ela gözlü bir uçuş görevlisi gelip içecek birşeyler isteyip istemediğimizi sordu.
Deniz bana doğru biraz eğilip sessizce "size bir içecek ısmarlama şerefine nail olabilir miyim Zeynep Hanım?" Deyince kıkırdadım.
"Çok naziksiniz Deniz Bey. Yanlışım varsa beni düzeltin ama zaten uçakta içecek ikram edilmiyor mu?" Deniz de kıkırdayıp, "doğru noktaya parmak bastınız Zeynep Hanım, bunu yarın ki seminerimden sonra size bir şeyler ikram ederek telafi etmeme izin verirsiniz umarım"
Ne söyleyeceğimi bilmediğim için ona gözlerimi kırpıştırarak baktım. İmdadıma sağolsun hostes Hanım yetişti ve içecek birşeyler isteyip istemediğimizi tekrar sordu. Ben kahve aldım, Deniz çay isterken çayının şerkeri ben olayım dememek için kendimi zor tutmuş olabilirim...
Bir saatlik yolculuğumuz boyunca Deniz bolca konuşmuş ve bana kendini anlatmıştı. Ankara'da yaşadığını, Gata da genel cerrahi uzmanı olduğunu, otuz beş yaşında olduğunu söyleyince pek inanasım gelmemişti nedense. Bunun nedeniyse otuz beş değil daha genç göstermesiydi. "Seminer için Antalya'yım yarından sonra müsait'im isterseniz size rehberlik edebilirim daha önce de buraya gelmiştim."
"Teşekkür ederim bakalım" diye onu geçiştirmeye çalıştım. Çünkü benim kafamı karıştıracak birine değil sakinlik içinde dinlenip düşünmeye ihtiyacım vardı. Son zamanlarda yaşadıklarım beni yeterince yormuştu bir de yeni bir maceraya başlayacak ne gücüm ne de takatim vardı...
Uçaktan inerken Deniz beni aramanı bekleyeceğim deyip, kartını uzatmıştı. Havaalanından taksiye binene kadar benimle birlikte gelmiş, bana beklenti ile bakarken ona sadece iyi geceler diye bilmiştim.
Otele giriş yaptığımda danışmadaki kızın yanına gidip giriş işlemlerimi yaptırdım ve otelin ana binasından hariç diğer insanlardan benim gibi ayrı olmak isteyenler için ayrılmış olan bir artı bir daire şeklindeki yapılmış alanları vardı. Otelin kuzey tarafında kalan bu alana geçmek içinde ayrı asansörler vardı.
Bu alan sayesinde kalabalık ve gürültülü ortamdan biraz olsun uzaklaşmış oluyorduk.
Vazilimi taşımak için oradaki görevli çocuk yanıma geldi ve bana taşımam için yardım etti. Valizi odama bırakınca, ona bahşiş verdikten sonra teşekkür ettim ve o çıkınca kapıyı kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Raslantı'nın Böylesi (Tamamlandı)
Romance"Bağırmasana be kadın kulağımın zarını patlattın!" Deyince kan beynime sıçradı! Sinirle gözlerimi açtım ve beni tutan kollara baktım "Sen de önüne bakarak yürüsene be adam! Senin yüzünden ikinci defa yeri boyluyordum" dedim. Ama onunla gözlerimiz bu...