"Kesecek misiniz şunu?" Serkan konuştuğunda ben ve Emre dediğini umursamadan ağlamaya devam ettik. Serkan ailesiyle birlikte yaşamıyordu bu yüzden genelde onun evinde toplanıyorduk. Bugün de onun evine gelmiştik ama izlediğimiz film yüzünden Emre'yle ağlıyorduk şimdi.
"Belli değil miydi öleceği? Filmlerin mantığı bu abi. Başta kötüsündür ama sonra iyi biri olursun fakat buna rağmen ölürsün ki seyirci acı çeksin." dedi Mert, telefonuyla uğraşırken.
"Kes sesini Mert!" dedi Emre sesi ağladığı için sinirli bile çıkmamıştı. "Ben en başından beri o karakteri seviyordum, tam bir orospu çocuğu gibi davranmasına rağmen." Mert dediğini umursamadı bile. Emre bir tane daha peçete çıkarıp gözyaşlarını sildi.
"Hayır! O en başından beri iyi birisi." dedim ağlamaktan çatallaşmış sesimle.
"Deniz başta en çok küfreden sendin zaten kanka." dedi Emre.
"Olabilir, ben sevdiklerime küfrederim." dedim mızmızlanır gibi. Oysaki bal gibi de başta nefret etmiştim. Mert kafasını telefondan kaldırıp bana baktı.
"O zaman sana kötü bir haberim var Deniz." dedi ciddi bir tonda.
"Ne var?" Sesim az önce yaptığımız tartışmadan dolayı sinirli çıkmıştı.
"Yağız'a aşıksın." Cümleyi ciddi bir şekilde söylemişti ama hemen ardından o ve Emre anıra anıra gülmeye başladı. Serkan ise umursamamıştı bile. Kaşlarım sanki mümkünmüş gibi daha da çatılmıştı.
"Komik değilsin Mert." dedim sesim sinirli çıkmıştı ama onlar umursamadı bile ve kurduğum cümleyle daha çok gülmeye başladılar. Gerçekten komik değildi ve sinirimi bozmuşlardı.
Sinirle kucağımdaki yastığı kenara attım ve koltuktan bir hışımla kalkıp kapıya ilerledim. Gidiyordum ama umursamadan bu halime daha çok gülüyorlardı, sözde arkadaşlarım.
Kapıya ilerleyip hızla ayakkabılarımı giymeye başladım.
"Nereye?" dedi Serkan oturduğu koltuktan bana bakarak.
"Cehennemin dibine!" Mert ve Emre 'nin kahkahaları iyice yükselirken kapıyı sinirle çarpıp kendimi dışarı attım.
Sokakta hızlı hızlı yürürken kendimi berbat hissediyordum. Şaka bile olsa öyle iğrenç bir cümle kurması zoruma gitmişti. Kafamı yerden kaldırıp yola döndüğümde olduğum yerde durdum.
Duvara yaslanmış sigarasını içen adam kafasını sola çevirip beni gördüğünde elindeki sigarayı yere atıp ayağıyla ezdiğinde bana doğru yürümeye başladı. Bu kişi Barın'dı.
İyice yakınıma geldiğinde yüzünü görebilmek için kafamı kaldırdım. Sanırım gerçekten uyuşturucu kullanıyordu çünkü göz altları mosmordu ve gözü de kıpkırmızıydı. Korkunç görünüyordu.
Yanından geçmek için bir adım attığımda eliyle kolumu kavradı ama kolumu arkaya savurmamla elinden kurtuldum ve sinirli bakışlarımı ona çevirdim.
"Ne istiyorsun?" Şimdi yüzünde iğrenç bir gülümseme vardı.
"Ne istediğimi biliyorsun bence."
"Yoo, bilmiyorum." dedim umursamaz bir tavırla. Oysaki biliyordum Emre bahsetmişti zaten.
"Anlaşma yapmaya geldim."
"Senin gibi bir tinerciyle neden anlaşma yapayım ki?" Boş sokakta kahkaha attığında irkildim.
"Yağız'dan nefret ediyorsun değil mi?" Sorduğu soruyla aklıma Mert'in cümlesi geldiğinde sinirlendim ve kendimden emin bir şekilde konuştum:
"Evet."
"O zaman bunu seveceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİMİZ (GAY)
Romance[TAMAMLANDI] Belki bu bazılarına göre yanlıştı, sapkınlıktı, hataydı ama benim emin olduğum tek bir şey vardı: Ben düşmanıma ve aynı zamanda bir erkeğe aşık oldum.