"Bizi şüpheli bulmadılar sadece dükkanların masraflarını karşılayacağız. Kurşunlarla Mahallesi'ni sorguya çekmişler ama kesin bir sonuç yok, bekleyip göreceğiz." dedi Serkan telefonun diğer ucundan.
"Anladım..." dedim sesim güçsüz çıkmıştı. "Sen neredesin? Sakın o mahalleye yaklaşma bile Deniz."
"Evdeyim, televizyon izliyorum."
"İyisin değil mi? Sesin uykulu gibi geliyor."
"İyiyim." Değilim.
"Ulan dengesiz herif, hem bizi gaza getiren sensin hem de en pişman olan sensin."
"Ben Caner'e üzülüyorum, hüngür hüngür ağladı çocuk." Bu cümleyi kurarken gözlerimin ağlamaktan kızarmış olması ironikti. Birkaç saniye Serkan'dan ses gelmedi.
"Onu gördün mü?"
"Yağız vurulduktan sonra o da geldi." dedim sesim hafif titremişti.
"Çok ağladı mı?" dedi, sesi hafif endişeli gelmişti.
"Sence Serkan?" dedim, sesimin sitemli çıkmasına engel olamamıştım, zaten yaşananlardan dolayı zaten gergin olduğum için en ufak şeyde patlıyordum.
"Sana uyan aklımı sikeyim Deniz."
"Hadi konuşuruz sonra."
"Tamam, gitme o mahalleye sakın hatta evden bile çıkma."
"Tamam." dedim ve konuşmayı bitirip telefonu cebime koydum. Hafif esen rüzgar vücudumu titretirken elimi cebime koyup hastanenin kapısına ilerledim.
Kapıdan girip Yağız'ın odasının olduğu kata doğru yol aldım. Bu sürede o mahalleden kimsenin beni görmemesi için kapüşonumun şapkasını iyice yüzümü saklayacak şekilde çekmiştim.
Sonunda dördüncü kata geldiğimde biraz ilerleyip yol ayrımına geldiğimde en dipteki sandalyeye oturdum ve kafamı hafif sağa eğdim.
Yağız'ın annesi, babası, Caner ve adını bilemeyip Yağız'ın yanında sürekli gördüğüm birkaç kişi odanın önünde toplanmışlardı.
Annesi hıçkırarak ağlarken babası hafifçe sırtına vuruyordu rahatlaması için. Yağız'ın babasına çok benzediğini fark ettim. İkisinin de oldukça sert bakışları vardı, Yağız vurulmasına rağmen babası dik bir şekilde duruyordu. Caner de aşırı kötü gözüküyordu ama şu an ağlamıyordu.
Hafiften gözlerim dolmaya ve kalbim sızlamaya başlamıştı, kim bilir Yağız şu an nasıl bir acı çekiyor...
Birkaç saat orada öylece durdum. Onlar ağladıkça ben daha çok ağladım, o sırada babası birkaç kez telefonla konuşmak için çıktığında saklanmam gerekmişti. Bir kere şüphelenip benim olduğum tarafa bakmıştı ama ardından umursamayıp gitmişti.
Son bir haftada sürekli gizlenmek zorunda kalmıştım.
Sonunda Yağız'ın kapısı açılıp içeriden doktor çıktığında hepsi birden ayağa kalktı. Ben de anlık refleksle ayağa kalktım ama hemen ardından geri oturdum.
"Ne oldu doktor bey, oğlum nasıl?" dedi annesi merakla, saatlerdir ağladığı için sesi boğuk çıkmıştı.
"Endişelenmeyin, durumu şu an oldukça iyi. Dediğim gibi kurşunun isabet ettiği yer zaten ölümcül bir risk taşımıyordu. İlaçlardan dolayı uyuyor şu an. İsterseniz kısa süre sonra taburcu edebiliriz. Geçmiş olsun şimdiden." dedi doktor gülümseyerek. Kurduğu cümleyle derin bir iç çekip gülümsedim ardından gözlerimi yumduğumda son bir yaş düştü gözümden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİMİZ (GAY)
Romance[TAMAMLANDI] Belki bu bazılarına göre yanlıştı, sapkınlıktı, hataydı ama benim emin olduğum tek bir şey vardı: Ben düşmanıma ve aynı zamanda bir erkeğe aşık oldum.