Mutfak tezgâhının üstündeki tabakları masanın üstüne koyarken annem sandalyenin üstünde elindeki örgüsünü işlemeye devam ediyordu.
"Deniz duydun mu, Kemal Bey'in kızı Ece kocaya kaçmış geçen." dedi annem örgüsüne bakmaya devam ederken. Ocağın üstündeki çaydanlığı da masaya koyup sandalyeye, annemin karşısına oturdum.
"Duydum anne." dedim umursamaz bir tavırla.
"Bir de utanmadan geri dönmüş namussuz. Kaçtın bari geri gelme. Edep diye bir şey var da ne anlar bu yüzsüz kızlar." dedi nefret dolu sesiyle. Çaydanlığı elime alıp çayımı doldururken ona cevap vermedim.
Konuşmaya korkuyorum.
"Haklısın anne..."
"Bunun gibiler yüzünden ailelerin namusları iki paralık oluyor. Gerçi suç babasından salarsa kızını ortalığa böyle ortam malı olur işte. Bak bana baban öldüğünden beri erkeklerin yüzüne bile bakmıyorum." dediğinde sinirle peyniri batırdığım çatalı geri masaya koydum.
"Babam ne alaka şimdi?"
"Biz namussuz değiliz oğlum. Bak seni ne güzel yetiştirdim, şu zamana kadar bir kere bile seni milletin karısıyla, kızıyla fingirdeşirken görmedim."
"Öyle olsa bile n'olmuş?" dedim duymamasını umduğum bir fısıltıyla ama kafasını örgüden kaldırıp bana baktığında duyduğunu anlamıştım.
"Aman oğlum! Ne diyorsun sen, Elalem ne der? Saçmalama da ye hadi yemeğini. Aman ha, bir daha duymayayım böyle bir şey dediğini." Cevap vermedim, kafamı eğip önümdeki yumurtaya çatalımı batırdım.
"Yağız taburcu olmuş." dedi annem sesi daha sakin geliyordu. Yumurtayı bırakıp kafamı kaldırıp merakla anneme baktım.
"Ne zaman?" dedim, sesimi normal tonda tutmaya çalışarak. Annemin söylediklerinden sonra söylediğim her kelimeyi iki kere düşünmeye başladım.
"Bugün, Yasemin aradı beni demin."
"Sizin konuşmadığınızı sanıyordum..."
"Sonuçta hâlâ arkadaşız canım, ayrıca bana olanlardan bahsetmemiştin Deniz?" dedi sorgular şekilde. Vücudum kasılırken annemin gözlerinin içine baktım.
"Evet bahsetmedim."
"Yağız'ı sen mi vurdun?" dediğinde gözlerimi kocaman açtım.
"Hayır, tabii ki!"
"Kim yaptı o zaman? Herkes bunu senin başlattığını söylüyor." dedi ciddi bir tonda.
"Ben yapmadım! Kurşunlar Mahallesi'nden biri yaptı, eminim."
"Umarım."
"İnanmıyor musun bana?" Omuz silkti.
"Son zamanlarda değiştin Deniz. Her zaman senin yanındayım ama bana doğruyu söylediğini düşünmüyorum." dedi gözlerimin içine derin derin bakarken, hafifçe gözlerini kıstı. "Benden bir şey saklıyorsun."
"Saklamıyorum, ben yapmadım. Onunla düşmanım diye onu vuracak değilim, ben kötü değilim." dediğimde cevap vermeden önüne dönüp ayağa kalktı.
"Yağız'dan özüt dile. Daha fazla sürmesin bu küslük." Aklıma hastanedeki görüntüleri dolaşırken utandığımı hissettim. O gün olanları tamamen bilinç bir şekilde yapmıştım.
Onu kaybetme ihtimaline dayanamamıştım.
Yere dalgın dalgın bakarken önümde annemin bacağını görünce irkilip kafamı kaldırdım. Bana şevkatşe bakıp elini saçımın içine daldırdı.
"Sana ne oluyor bilmiyorum ama kötü bir şey olmadı değil mi Deniz'im?" Kafamı hayır anlamında salladım.
"Ben iyiyim." Gülümsedi. Ardından eğilip saçıma sıkı bir öpücük kondururken kendimi aşırı huzursuz hissediyordum.
"Üzme kendini tamam mı?" dedi aynı gülümsemeyle ama ben ona, onunki gibi bir gülümsemeyle bakmıyordum. Normalde olsa bu cümleler bana güç verirdi ama şimdi aksine daha kötü bir ruh halindeyim şu an.
"Hadi ben çıkıyorum, Ayten'e yelekleri verip döneceğim hemen." dedi dış kapıya doğru giderken. Kederli kederli onu izlerken telefonum titreyince kafamdaki düşünceleri bir kenara atıp telefonumu cebimden çıkardım.
Barın attığım binlerce mesaja cevap vermişti sonunda.
Barın: Gel, konuşalım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİMİZ (GAY)
Romantizm[TAMAMLANDI] Belki bu bazılarına göre yanlıştı, sapkınlıktı, hataydı ama benim emin olduğum tek bir şey vardı: Ben düşmanıma ve aynı zamanda bir erkeğe aşık oldum.