Caner'le birlikte Yağız'ın evinin önüne geldiğimizde derin bir nefes alıp zile bastım, ardından dikkatlice etrafıma baktım. Avcılar Mahallesi'nde olduğum için muhtemelen biri beni görse tuhaf tuhaf bakardı ve ben bununla uğraşmak istemiyordum.
Saniyeler sonra içeriden birkaç ses gelip kapı açıldığında Yağız ilk olarak kardeşini gördü ve kollarını boynuna sarıp ona sıkı sıkı sarıldı. Caner de kollarını abisinin beline sardı hafifçe ama hâlâ üzgün gözüküyordu. Birkaç saniye sonra Yağız geri çekildi ve iki elini Caner'in iki yanağına yerleştirdi ve kafasını sağa sola döndürüp yüzünü inceledi.
Gerçekten perişan gözüküyordu öyle ki benim burada olduğumu bile fark etmemişti. Saniyeler sonra endişeli yüzü gidip yerini sinirli bir ifade aldı ve Caner'in kafasına eliyle sertçe vurdu, Caner acıyla inledi ama bir şey demedi.
"Neredesin sen? Ne kadar merak ettim haberin var mı? İki saattir seni arıyorum mahallede. Kimse de görmemiş seni, ne bok yiyordun dışarıda? Dersini almadın mı Caner, ya yine aynı şey olsaydı?" Yağız sinirle hızlı hızlı konuşmuştu. Burnundan soluyordu, ama Caner'i asıl son cümle etkilemiş olacak ki anında gözleri kızarmaya başladı.
"Bizim mahalledeydi." dedim ortamdaki gerginliği atmak için ama sanırım pek işe yaramamıştı. Şimdi Yağız varlığımı fark etmişti ve kaşları iyice çatılmıştı.
"Ne işin var senin burada?" dedi burnundan soluyarak.
"Kardeşini getirdim Avcı. Teşekkür etmen gereken yerde hesap mı soruyorsun?" dedim sinir bozukluğuyla ama hata bendeydi. Bu küstah heriften ne bekliyorsam!?
"Ne işin vardı onların mahallesinde?" dedi Yağız bu sefer Caner'e bakıp, ama Caner cevap vermeden yere bakmaya devam etti.
"Neyse, geç içeri." dedi ve kardeşinin kolundan tutup içeri sürükledi. Ardından arkasına dönüp bana bir bakış attı. "Sen de gel, bir şey söylemem gerek." dedi buz gibi bir sesle ama içeri girmek istemiyordum, beni öldürüp vücudumu yorgana sarıp buzdolabına kapatabilirdi ya da bir odaya kilitleyip yıllarca işkence yaparak, köpek etiyle besleyip kerpetenle bütün parmaklarımı koparabilirdi.
Kendi kafamda kurduğum düşüncelerle dehşete kapıldım ve gözlerimi kocaman açtım. Yüzümde nasıl bir ifade vardı bilmiyorum ama Yağız'ın bakışlarından anladığım kadarıyla pek mutlu gözükmüyordum.
"Gelecek misin? Kemal Amca sana da söylememi istedi." dedi Yağız tereddüt ettiğimi fark etmiş olacak ki.
"Tamam..." dedim ama yerimden kımıldamadım bile. Yağız sıkıntıyla derin bir nefes alıp verdi. "Ama sizin evde..." dedim en sonunda kendimi tutamayıp.
"Bizim evde?" dedi Yağız.
"Kerpeten var mı?" dedim büyük bir merakla. Yağız sinirle bileğimden tutup beni de içeri çekti, kapıyı da hızla kapattı.
"Ne yaşıyorsun sen..." dedi homurdanarak ve Caner'in kolunu bırakıp içeriye doğru yürüdü. Caner ve ben de ayakkabılarımızı çıkardık ama sorduğum soruya cevap alamamak beni daha da germişti.
Kapı anında salona açılıyordu. Ev küçük değildi ama büyük de değildi. Caner önümden ilerleyip salondaki koltuklardan birine oturdu ben de ilerleyip yanına oturdum yan koltukta da Yağız oturuyordu ve sinirli sinirli bize bakıyordu.
Bakışlardan dolayı koltuğa iyice sindim ve içeri girdiğimden beri burnuma gelen koku yoğunlaştı sanki bütün ev Yağız gibi kokuyordu. Bu adamdan nefret ediyorum ama bu koku çok hoştu.
"Neden gittin?" dedi Yağız. "Polisi aramak üzereydim Caner, çok merak ettim. Ben mi bir şey yaptım?" Yağız'ın sesi önceki kadar sinirli değildi aksine yumuşaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİMİZ (GAY)
Romansa[TAMAMLANDI] Belki bu bazılarına göre yanlıştı, sapkınlıktı, hataydı ama benim emin olduğum tek bir şey vardı: Ben düşmanıma ve aynı zamanda bir erkeğe aşık oldum.