Kaç saattir yoldaydık bilmiyorum ama bana bir ömür gibi gelmişti. Kemal Amca, Ece'nin kaldığı adresi bize vermişti ama resmen bir dağ başındaydı.
Her adımda zaten ölüyor gibi hissediyordum. Bir de üstelik şu an bir tepeye çıkmakla meşguldük. Taşlara dikkatle basmayla çalışıyor ama her seferinde tökezliyordum. Birazdan oturup ağlayacaktım.
"Hadi Kartal!" dedi Yağız önümden seri hareketlerle giderken. Zaten bu yol yüzünden sinirim bozuktu. Bir de bu iyice sinirimi bozuyordu.
Sinirle daha hızlı adımlar atmaya başladım ama bu daha çok düşmeme neden oldu. Eminim bacağım yara bere içindeydi...
Avcı biraz homurdandıktan sonra yanıma gelip bileğimden sertçe tuttu. Bu hareketiyle kaşlarım çatılsa da o umursamadan beni sürüklemeye başladı.
"Sen gelmeseydin daha kolay olurdu benim için." dedi Avcı solumuzdaki taşa adımını atarken.
"Senin varlığın da beni rahatsız ediyor ama mecbur katlanıyorum." Kemal Amca istemiş olmasaydı daha ilk dakikadan geri dönmüştüm. Yol neyse de bu adam hiç çekilmiyordu. Yine bir taşa adım attığı sırada beni de çekti ama dengemi kaybedip tökezledim ama o sırada düşmemem için bileğimi sıktı ve telaşla arkasına döndü. İyi olduğumu gördüğünde konuştu:
"Düzgün yürü, atarım seni şuradan!" Şimdi düşününce beni burada öldürse kimsenin ruhu duymazdı. Bu düşünce tüylerimi diken diken ederken ona cevap vermedim. Harbi korkmuştum.
Tepeye tırmanmayı bitirdiğimizde köy gibi bir yere gelmiştik ama çok küçüktü. Etrafta tek tük esnaflar vardı. Bu işimize gelmişti çünkü evi tarif etmemize gerek kalmadan Ece'nin adını söyleyince bilr insanlar kimden bahsettiğimizi anlamıştı ve kısa bir sürede evi bulmuştuk.
Kapıyı çaldığımızda muhtemelen 1.68 boylarında bir kız kapıyı açtı çünkü aynı boydaydık. Yağız'ın yanında çok kısa görünüyordu ama o kadar da kısa değildik bence... Bizi gördüğü anda kaşları çatıldı ve bir adım geriledi.
"Ece?" dedi Yağız teyit etmek istermiş gibi.
"Sizi babam mı gönderdi?" dedi kız. Masmavi gözleri bize öldürücü bakışlar atıyordu.
"Konuşmak için geldik." dedim Ece'ye güven vermek için samimi bir sesle.
"Benim sizinle konuşacak bir şeyim yok." Ece tam kapıyı kapatacakken Yağız elini kapı koyup onu durdurdu.
"Ece!" Uzaktan bir erkek sesi geldiğinde bize koşarak gelen adama çevirdim bakışlarımı. Elinde silah vardı...
Adam yanımıza yaklaşırken silahı bize doğrulttu. Bu hareketiyle bütün vücudum ürperdi. Yağız, beni kolumdan tutup sertçe arkaya itti ve o da belinden silahını çıkıp adama doğrulttu. Şimdiye kadar silahı fark etmemiştim bile. Adamın adımları durdu ama artık çok yakınımızdaydı. Bakışlarımı Ece'ye çevirdiğim de onun da şok ve korkuyla yerinde dikildiğini gördüm.
"Sadece konuşmaya geldik!" dedi Yağız bağırarak.
"Ece'yi size vermem!" dedi adam. Kendinden emin konuşuyordu ama elleri titriyordu. Benim de titriyordu ama yaklaşıp Yağız'ın üstünün bir kısmını avucumun içine aldım ve bize silah doğrultan adama bakıp. Yağız'ın bir adım gerisindeydim.
"Geri çekil." dedi Yağız sadece benim duyabileceğim bir tonda. Onu umursamadım.
"Tek istediğimiz konuşmak!" dedim adama doğru. Adam ve Yağız'ın sert bakışları bana döndü ama benim bakışlarım sert değildi.
Adam bana bakıp bakıp bir kaç saniye tereddüt etti ama ardından silahı daha sert tuttu. Bu hareketiyle Yağız beni karnımdan ittirip biraz daha geriletti.
"Bu yüzden mi yanınızda silah var!" dedi adam yüksek sesle. Yutkundum ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Çok düşünemeden de adamın silahı Yağız'dan bana döndü.
Gözlerim korkuyla açılırken Yağız seri bir hamleyle yanımızdaki Ece'nin kolundan tutup kendine çekti kız korkuyla bağırdı ama Yağız umursamadan koluyla boğazını sıktı, silahı da Ece'nin kafasına dayadı. Ece anında korkuy ve panikle ağlamaya başladı.
"İndir silahını!" diye bağırdı adama doğru. Sesi o kadar korkutucu çıkmıştı ki titrememe engel olamadım.
"Ahmet, kaç!" diye bağırdı Ece hıçkırarak ağlarken. İçinde bulunduğum durum beni o kadar geriyordu ki ben de gözlerimi sımsıkı kapattım. Bir şey görmek istemiyordum.
Biraz sonra demir sesi geldiğinde gözlerimi yavaşça açtım ve adının Ahmet olduğunu öğrendiğim adama baktım. Silahını yere atmıştı ve doğrudan Ece'ye bakıyordu. Çok acı çekiyor gibi duruyordu ve gözleri yaşlıydı.
"Bırak onu..." dedi çaresiz çıkan sesiyle. Bu benim bile canımı acıtmıştı. Yağız'a baktığımda onun bakışlarının hâlâ soğuk olduğunu gördüm, Ece kolunun arasından çırpınıyordu ama bir işe yaramıyordu.
Yağız bir süre daha adama baktıktan sonra silahını indirdi ve kolunu gevşetti. Ece koşarak adama sarıldı. Ahmet sıkıca kollarını kızın vücuduna sardı ve saçlarını derin bir iç çekerek kokladı, şimdi ellerinden biri Ece'nin saçını okşuyordu.
Kendimi filmlerdeki kötü karakter gibi hissetmiştim. Bu sahneyle gözlerimin dolduğunu hissettim.
Bakışlarımı sağ tarafımdaki Yağız'a çevirdim gözlerini hafifçe kısıp gözlerime baktı.
"Neden ağlıyorsun?" dedi Yağız gerçekten merak dolu sesiyle ama ben ona cevap veremeden Ahmet konuştu:
"Tamam..." dedi, Ece hâlâ ona sımsıkı sarılmıştı ve ağlıyordu ama o bize bakıyordu, biz de ona. "Konuşalım."
Kalbim kazandığımız zaferle hızlı hızlı atmaya başlarken tekrar Yağız'a baktım.
Anlaşılan bu zafer onun da hoşuna gitmişti ki dudağının bir kenarı yukarı kıvrılmıştı.
Gerçekten psikopattı bu adam...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİMİZ (GAY)
Romance[TAMAMLANDI] Belki bu bazılarına göre yanlıştı, sapkınlıktı, hataydı ama benim emin olduğum tek bir şey vardı: Ben düşmanıma ve aynı zamanda bir erkeğe aşık oldum.