21 - YÜZSÜZ

14.1K 878 134
                                    

Caner

Suna ve elimdeki gitarla beraber iki mahallenin de oldukça uzağında olan kahvehaneye doğru giderken ağzımla ıslık çalıyordum.

"Caner ben çok sıkıldım, bu sadece bir öneri ama belki de artık peşini bırakmalısın. Adam eşcinsel bile değil, kaç tane sevgilisi olduğunu sen benden iyi biliyorsun." dedi arkamdan bıkkın bir şekilde.

"Dört ama bir tanesi tek gecelikti yani üç diyebiliriz." dedim cümlesine keyifle cevap verirken. Serkan'ın evinde olan olaydan beri bir hafta geçmişti, evden çıktıktan sonra Mert ve Emre Abi beni soru yağmuruna tutsa da pot kırmamıştım. Onlara sonuncu sevgilisinden benim yüzümden ayrıldığını ve bu yüzden bana sinirli olduğunu söyledim nitekim yalan da sayılmazdı, gerçekten son sevgilisi için Suna ile beraber küçük bir oyun oynamıştık. Böylece kız Serkan'dan anında ayrılmıştı ama sonrasında biraz ileri gittiğimi düşünerek vicdan azabı çekmiştim ama yalan söylemenin anlamı yok, yine olsa yine yaparım. Zaten kıza yalan söylemiş sayılmazdık nitekim Serkan gerçekten kızı aldatmıştı. Bu yaptığının aşırı iğrenç olduğunun farkındayım, olur da bir gün gerçekten sevgili olursak bana da aynısını yapabileceği düşüncesi kalbimi hiç olmadığı kadar acıtıyordu.

Sadece düşüncesi bile beni yıkmak için yeterliydi ama açıkçası o kıza bunu söylediğimizde üzülmek yerine sinirlenip, kendine konduramamıştı. Sanırım onlar hiçbir zaman birbirlerine aşık olmak bir yana, hoşlantı bile hissetmemiştiler. Zaten o adama kimse benimkinden daha büyük bir aşk besleyemezdi.

"Sence cümlede dikkat etmen gereken yer orası mı?" dediğinde hafifçe güldüm. Sonunda kahvehane görüş alanımıza girdiğinde kalbim şimdiden heyecanla atmaya başlamıştı. Aklıma gelen düşünceyle aniden durup arkamı döndüğümde Suna afallayarak bana baktı.

"Suna istersen gelmeyebilirsin, sıkıldığını söyledin değil mi? Seni zorlamak istemiyorum." dedim tereddütle. Bunca zaman bana bu konuda destek olduğu için ona minnettardım ama kendisini yanımda olmak zorundaymış gibi hissetmesini istemiyorum, beni hasta veya iğrenç biri olarak görmemesi bile benim için yeterdi.

"Saçmalama Caner! İlk kez bana açıldığın zamanı daha dün gibi hatırlıyorum. O zaman da yanında olacağımı söylemiştim şimdi de yanındayım. Ayrıca artık ben bile bu işin sonunda ne olacağını merak ediyorum." dedi neşeli bir sesle, teşekkür edercesine ona gülümserken bir anda yüzü düşünce afalladım.

"Sadece artık senin dayak yediğini görmek istemiyorum, uzun süredir ailen fark etmesin diye kapatıcılarımla yüzündeki yaraları kapatmaya çalışıyorsun. Ben bile o halini gördükçe üzülüyorum sen nasıl dayanabiliyorsun?" dediğinde buruk bir şekilde gülümsedim.

"Garip, değil mi?" dedim derin bir nefes alarak. "Sırf bir tane herif bana yumruk attı diye okuluma kadar gelip ortalığı ayağa kaldıran adam şimdi kat kat fazlasını bana yapıyor. Ben de neden bunu yaptığımı anlamıyorum ve durmak istiyorum ama kalbime de engel olamıyorum." dedim hüzünle, deminki neşeli halimden eser kalmamıştı.

"En azından şunu yapmayı bırakamaz mısın?" dediğinde alayla gülümsedim.

"Yüzsüzce davranmayı mı?" dediğimde gözlerini devirdi.

"Aynen."

"O da benim karakterimde var maalesef, onu çıldırtmadığım her saniye huzursuz oluyorum, elim ayağım titriyor." dedim gülerek, Suna da benimle beraber güldü.

"Hadi gidelim, benim şerefsizin yanına." dedim ve kolumdan hafif kaymış gitarı elimle yukarı itip düzelttim.

"Niye gözlüğünü takmıyorsun? Zor olmaz mı böyle?" dedi Suna, hızlı birkaç adım atıp yanıma gelirken.

"Aynen gözlüğümü taksaydım da Serkan tekme tokat döverken canım gözlüğüm de arada kaynasaydı, değil mi? Ayrıca ben gözüm kapalı bile çalarım kızım." dedim ukala bir tavırla, önüme baktığım için Suna'yı görmesem de şu anda gözlerini devirdiğine emindim.

Kahvehanenin karşısındaki taşlık zemine geçip oturduğumuzda gözlerimle Serkan'ı aradım, her hafta içi en az iki kez buraya geldiğini hesaplamıştım ve cuma günü kesin olarak geldiğinden şüphem yoktu.

Belki de bilmişlik yapmak yerine gerçekten gözlüğümü getirmeliydim, oturduğumuz yerden insanları seçmek oldukça zordu.

Sonunda gözüm bir kişinin üzerinde durduğunda dudağım yana kıvrıldı. Serkan sol ayağını sağ dizinin üstüne atmış çayını karıştırıyordu, bunu yaparken de karşısındaki ve çarprazındaki iki adam Serkan'a bir şeyler anlatıyordu. Elini kirli sakalına atıp kaşırken adamların her cümlesinde hafifçe kafasını sallıyordu dinlediğini belirtirmiş gibi.

"Böyle bir adama da aşık olmazsın..." Suna'nın cümlesiyle kıkırdadım ve hemen akorunu önceden ayarladığım gitarı kucağıma yerleştirdim.

"Rezil olmaya hazır mısın?" dedim Suna'ya dönerek, büyük bir kahkaha patlatırken ben de sırıtıp arka cebimdeki penayı çıkardım.

"Beni yak kendini yak, her şeyi yak
Bir kıvılcım yeter ben, hazırım bak
İster öp okşa istersen öldür
Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk
Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk" diye başladım şarkıya sesimi normalinden daha kalın tutarak. Şarkıya Serkan'a bakarak başlamıştım ama ardından birkaç bakış ve Serkan bizim olduğumuz tarafa döndüğünde Suna'ya çevirdim kafamı, zaten Serkan'dan bir güzel dayak yiyecektim bir de kahvehanedeki heriflerden yiyeceğim yumrukları muhtemelen bünyem kaldıramazdı.

"Seni içime çektim, bir nefeste
Yüreğim tutuklu göğsüm kafeste
Yanacağız ikimiz de ateşte
Bir kıvılcım yeter hazırım bak
Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk" dedim ve bu kısımda parça hızlandığı için devamını gitara bakarak söyledim.

"Allah'ım Allah'ım, ateşlere yürüyorum
Allah'ım acı ile, aşk ile büyüyorum" dedim boğazdan gelen ve herkesin duyabileceği bir ses tonuyla.

"Beni yor hasretinle, sevginle yor
Sevgisizlik ayrılıktan daha zor
Dilediğin kadar acıt canımı
Varlığın da yokluğun da yetmiyor
Varlığın da yokluğun da yetmiyor" dedim sonlara doğru sesimi kısarak, elimi gitardan çektiğimde şarkıyı bu kısımda bıraktığımı anlamış olacaklar ki birden kahvehaneden bir alkış koptu. Açıkçası böyle bir tepki beklemiyordum aksine gürültü yaptığımız için bizi kovarlar diye düşünmüştüm.

Bakışlarımı Serkan'a çevirdiğimde alışık olduğum sert bakışlar ve çatık kaşlarla karşılaştım.

"Benimki yine bana aşk ile bakıyor." dedim Suna'ya ama bakışlarımı Serkan'ın üstünden çekmemiştim. Kafasıyla sağ tarafını işaret ettiğinde derin bir nefes aldım.

"Caner, gitme." Suna'nın endişeli sesiyle bakışlarımı Serkan'ın simsiyah gözlerinden ayırıp ona döndüm.

"Yanında kapatıcı var mı?" dedim zoraki bir gülümsemeyle, her ne kadar insanlara buna alıştığımı söylesem de korkmaktan kendimi alıkoyamıyordum.

"Evet..." dediğinde gitarımı ona uzattım.

"Güzel, benim için ona iyi bak. Benim ufak bir işim var." Espri yapmaya çalışsam da vücudumun korkuyla titremesine engel olamıyordum.

En azından, belki dayak esnasında az da olsa onunla konuşabilirdim.

İKİMİZ (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin