Caner
Elimi tozlanmış eski tablonun üzerinde yumuşak hamlelerle gezdirdim. Yavaş yavaş uzun dikdörtgen tablonun bütün kısımlarının üzerinden elimle geçerken Serkan'ın yüzünün olduğu kısımda kısa bir duraksama yaşadım. Bu fotoğrafı çektirdiğinde henüz kaç yaşında olduğunu bilmiyorum, lakin şu ankinden pek de bir farkı yoktu. Aynı siyah gözler ve aynı kirli sakalıyla oldukça sert durmasına rağmen bana karşı tutumundan dolayı eskiden fotoğraflarını gördüğümde gözüme tatlı geliyordu.
Geliyordu, diyorum çünkü şu an pek de eskisi kadar tatlı değildi.
Uzun zamandır yaşadığım, hayatımı kâbusa çeviren erkek korkumu onun sayesinde atlatmış olmama rağmen bizzat ondan korkuyor olmam da işin ironik kısmıydı.
Adım sesleri yaklaşırken hızla elimi tablonun üstünden çekip, elime bulaşmış gri tozları pantolonuma sürdüm.
Kafamı çevirip Serkan'a döndüğüm sırada, o da elinde tuttuğu çay ve bisküvi dolu tepsiyi masanın üzerine koydu.
"Gel hadi." dedi haftalardır kullandığı ve alışamadığım yumuşak sesiyle. Serkan'ın bir anda eski haline dönmesi beni şaşırtsa da, ilk seferindeki değişiminde olduğu gibi büyük bir dehşete kapılmamıştım. Artık onun dengesiz hallerini kabullenmiştim, tuhaf gelmiyordu. Ama yine de ona karşı soğuk davranmaktan kendimi alıkoyamıyorum.
İnsan bir şey için bütün gücüyle çabaladıktan sonra bedel olarak büyük bir yorgunluk ödüyordu. Bu yorgunluk fiziksek mi ruhsal mı tam emin olamasam da tek bildiğim eski enerjimi kaybettiğimdi.
Serkan, benim için geçici bir heves ya da basit bir hoşlanma değildi. Aksine, kalbim hâlâ onu düşündükçe ekstra kan salgılamaya devam ediyor. Ama artık onun için çabalamak yerine işleri oluruna bırakmaya karar vermiştim, fakat bu durumda ister istemez yaptıkları sinirimi bozuyordu. Bilmiyorum, belki de olgunlaşmıştım.
Abimin ikimiz arasındaki tuhaf ilişkiyi öğrenmesi ise işleri daha beter bir duruma getirmişti. Anne ve babamızla arası bozuktu, üstelik Deniz abi de buradan oldukça uzak bir yere taşınmıştı. Doğal olarak, bu süre zarfında bana daha çok bağlanmıştı. Hâl böyle olunca eskiden sıkça yaşadığı sinir krizlerinden birini geçirmişti ve Serkan'a büyük bir kin besledi. Ne zaman sırf beni görmek için bu mahalleye gelecek olsa, abim anında olaya müdahale ediyordu.
Düşüncelerimden sıyrılıp Serkan'ın karşısındaki koltuğa ilerlediğim sırada Serkan'ın, "Yanıma gelsene Caner." dediğini duysam da cevap vermeden planladığım gibi karşısındaki koltuğa oturdum. Amacım naz yapmak falan değildi, zaten öyle bir insan da değilim. Eminim ki Serkan da bunun oldukça farkında, bilhassa ne kadar net bir kişiliğim olduğunu en iyi o biliyor. Tek istediğim artık her şeyin yerine oturması.
Bakışlarımı Serkan'ı görmeyecek şekilde, doğrudan tepsideki çaya yönlendirdim. Elimi sıcak bardağa uzattığım sırada koltuğun sağ tarafına yerleşen ağırlıkla irkildim.
Kafamı kaldırıp sağıma döndüğümde Serkan'ı görmem pek de şaşırtıcı olmamıştı. Anlaşılan rolleri değiştirmiştik.
"Serkan!" dedim, kısık çıksa da ikaz dolu bir ton hakimdi sesimde. Benim sinirime tezat, Serkan'ın bakışları yumuşaktı. Çok geçmeden, derisi kuru elini yanağıma götürdüğünde anında kendimi geri çekerek, "Yeter!" diye isyan ettim. Eskisi gibi, yine kendi kendime gelin güvey olup sonra dumura uğramak istemiyorum artık. Ama maalesef, kalbimdeki tanıdık hissi yine ve yine engelleyememiştim.
"Caner, kurban olayım yapma şöyle." dediğinde sinirden kanım kaynamaya başladı. "Neyi yapmayayım Serkan?" dedim nefret kusarcasına. Bir süre gözlerim, seri hamlelerle gözlerini turladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİMİZ (GAY)
Romance[TAMAMLANDI] Belki bu bazılarına göre yanlıştı, sapkınlıktı, hataydı ama benim emin olduğum tek bir şey vardı: Ben düşmanıma ve aynı zamanda bir erkeğe aşık oldum.