Serkan, Mert ve Emre üçümüz birlikte Mert'in evinin arkasındaki bahçede oturmuş konuşuyorduk ama Mert konuşurken bir yandan da yaralarımı temizliyordu.
"Herife bak! Suçlu kendi amcası olmasına rağmen gelmiş bize belasını sürüyor." dedi Emre sitemle. O sırada Mert dudağımın üstündeki yaraya bilmediğim bir şey sürdüğü için acıyla yüzümü buruşturdum.
"Düzgün dur!" dedi sadece benim duyabileceğim bir tonda. O sırada Serkan, Emre'nin cümlesine yanıt verdi:
"Bunu git onlara anlat kardeşim ama o orospu çocukları laftan anlamaz ki."
"Sizce Murat Amca gerçekten yapmış mıdır?" dedi Mert sonunda yaralarımı temizlemeyi bitirmişti ve kendini çimin üstüne atmıştı.
"Neyi?" dedi Emre.
"Söylentileri biliyorsun Emre..." dedi Mert. "Gerçekten Mehmet Amca'nın kardeşine mi aşıktı?"
"Öyle olsa bile ne olmuş yani?" dedi Emre hızlıca. O sırada Serkan sigarasını içiyordu. "Kız kardeşine zorla bir şey yapmadı. O ölmeyi hak edecek hiçbir şey yapmadı. Sevse bile onun elinde olan bir şey değil bu." Mert cevap vermeden kafasını yukarı kaldırdı.
"Hayır, yalan bunlar." dedim sonunda söze girerek. "Murat Amca o mahalleden kimseye aşık değildi. O mahalledekilerin hepsi birbirinden pislik insanlar." Bunları söylerken hiçbirinin yüzüne bakmıyordum. Sinirle yerdeki çimleri yolmakla meşguldüm.
"Bunu bilemeyiz." dedi Serkan sigarasını havaya üflerken.
"Hayır eminim." dedim kendimden emin bir şekilde.
"Emre haklı Deniz." dedi Mert bana bakarak. "Eğer gerçekten Murat Amca, Fatma'yı sevdiyse bile kötü bir şey yapmadı. En azından onların sözde namuslarını kirletecek bir şey yapmadı." Derin bir iç çektim. Daha fazla konuşmanın anlamı yoktu. Fatma evliyken Murat Amca onu sevmişti ve şimdi de ölüydü. Biz ne kadar onu savunursak savunalım hiçbir şey değişmeyecekti.
Avcılar asla bizim acımızı anlamayacaktı.
Bir süre sonra bahçe kapısından içeri küçük bir çocuk girdi. Nefes nefese kalmıştı ama heyecanla konuşmaya başladı:
"Deniz abi, Kemal Amca seni çağırıyor!" Serkan, Mert ve Emre merakla baktılar ama ben kaşlarım çatık bir şekilde karşımdaki çocuğa bakıyordum.
Kemal Amca iki mahallenin de sevip saygı duyduğu tek kişiydi. İki mahallenin kavgasından sonra ne Avcılar ne de Kartallar'dan bir kişiyle bile konuşmamıştı. Bir ara ona ona bir şey olduğundan endişelendikleri için bazıları ziyarete bile gitmişti ama Kemal Amca onları geri göndermişti. Eminim o da çok üzülmüştü bu duruma.
En sonunda yerden kalkıp çocuğun peşine takıldım.
Kemal Amca'nın evine geldiğimizde heyecanlanmaya başlamıştım. Kapıdan içeri girdiğimde karşımda duran kişiyle anında kaşlarım çatılmıştı. Yağız koltukta Kemal Amca'nın karşısında oturuyordu ve doğrudan bana bakıyordu. Onun bakışlarında da aynı kin vardı. Anlaşılan benim geleceğimden haberi yoktu.
"Deniz, gel yanıma." dedi Kemal Amca yumuşak bir sesle yanındaki koltuğu işaret ederek ama ben Yağız'a bakmaya devam ediyordum. Onu görmekten nefret ediyordum. Bu iğrenç insanla aynı evrende yaşamaktan bile nefret edemiyorum.
Yağız bir hücumla ayağa kalkıp kapıya yönelmişti ki Kemal Amca konuştu:
"Otur Yağız!" Yağız sinirle bana birkaç saniye daha baktıktan sonra sertçe yerine oturdu. Ben de Kemal Amca'nın yanındaki koltuğa ilerledim. Önemli bir şey olmalıydı.
''Kartal neden burada?" dedi Yağız doğrudan Kemal Amca' ya bakarken. Saygısızca konuşması benim bile sinirimi bozmuştu. Kemal Amca'dan önce ben konuştum:
"Merak etme, beni iki dakika görsen ölmezsin Avcı." Bu sefer kahverengi gözleri bana döndü.
"Seninle konuşan yok." diye tısladı dişlerinin arasından. Kemal Amca burada olduğu için şanslıydım. Yoksa çoktan üzerime atlamıştı.
"Çocuklar!" dedi Kemal Amca yüksek sesle. İkimiz de ona döndük.
"Benim yanımda kavga etmenizi istemiyorum." dedi otoriter bir sesle. "Şimdi beni iyice dinleyin. Kızım yani Ece..." Bir süre duraksadı ve ikimize de dikkatle baktı sanki bir şeyi ölçermiş gibi. Merakla öne doğru eğildim. Kemal Amca kızından pek bahsetmezdi bir şey mi olmuştu acaba?
"Kocaya kaçtı." dedi Kemal Amca üzgün bir sesle. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Belki komik bir şey değildi ama Kemal Amca'nın kurduğu cümle ve kederli ifadesi çok komikti. Yağız'a baktığımda onun da kafasını eğip gülümsediğini gördüm. İlk defa onu gülümserken görüyordum.
"Gülmeyin eşek sıpaları!" dedi Kemal Amca sahte bir sitemle.
"Peki bizi niye çağırdın Kemal Amca?" dedim merakla.
"İkinizin Ece'yi geri getirmesini istiyorum."
"Neden ikimiz?" dedi Yağız 'ikimiz' kelimesini vurgulayarak.
"Çocuklar ikinizi de tanıyorum. İkiniz de iyi çocuklarsınız. Ece'yi sizin getireceğinize inanıyorum." Kemal Amca itiraf etmese de aslında aramızdaki düşmanlığın bitmesi için de bunu yaptığının farkındaydım ama birbirimize tarif edilemez bir nefret beslerken bu çabası nafileydi.
"Ece'yi ben getiririm Kemal Amca" dedi Yağız. "Onun gelmesine gerek yok." İsmimi söylemeye bile tenezzül etmiyor beyefendi.
"Hayır Yağız. Deniz de gelecek." Kemal Amca tekrar sert ve otoriter sesine geçmişti.
"Kemal Amca." dedi Yağız doğrudan Kemal Amca'ya bakarak artık onun da sesi sert çıkıyordu. "O gelirse onu öldürürüm." Sesi sert ve korkutucu çıkmıştı. Aynı sinirle ayağa fırladım ama Kemal Amca'nın sesi olduğum yerde kalmama sebep oldu.
"Kes sesini Yağız!" Şimdi Kemal Amca ve Yağız da ayaktaydı. "Mehmet'in hapse girmesinin Deniz'le hiçbir ilgisi yok. Şimdi otur, konuşmamı bitirmedim." Yağız bir süre ayakta durup burnundan solusa da yerine oturdu ardından ben ve Kemal Amca da oturduk.
Onunla baş başa bir yere gitme fikrinden nefret etsem de Kemal Amca için buna katlanmak zorundaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİMİZ (GAY)
Romance[TAMAMLANDI] Belki bu bazılarına göre yanlıştı, sapkınlıktı, hataydı ama benim emin olduğum tek bir şey vardı: Ben düşmanıma ve aynı zamanda bir erkeğe aşık oldum.