Gözlerimi yavaş yavaş açarken hiç olmadığım kadar halsiz hissediyordum. Ne kadar süredir uyuduğumdan emin değilim ama Yağız'ın odasının camından gördüğüm kadarıyla hava çoktan kararmıştı.
Bedenimi zorlukla kaldırmayı başardığımda iki kere öksürdüm ve öksürmemle beraber boğazım ağrıdı. Anlaşılan çok kötü hastalanmıştım. Genelde hastalandığımda bana annem bakardı, o anları düşünmek canımı yakıyordu. Sonuçta eşcinsel olduğumu bilse ve hasta olsam bana bakar mıydı diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum.
Kapı açıldığında bakışlarımı elindeki tepsiyle benim yanıma gelen adama çevirdim. Işığı yaktığında gözlerimi kıstım.
Yanıma gelip tepsiyi kucağıma bırakıp yatakta yanıma oturduğunda çorba getirdiğini fark ettim.
"Yemeğini ye, sonra ilacını içersin." dedi yumuşak bir şekilde.
"Sen mi yaptın?" dedim Yağız'a bakarak. Konuşurken bile boğazım ağrıyordu.
"Caner yaptı." dediğinde panikledim.
"Caner biliyor mu burada olduğumu?" dediğim sırada Yağız yemeğe başlamam için kaşığı alıp bana uzattı.
Kaşığı elime alırken cevap vermesi için ona bakmayı sürdürdüm.Sürekli sorularımdan kaçmaya çalışması ve cevap vermemesi hem sinirimi bozmaya hem de üzülmeme sebep olmuştu. Sanki benden bir şeyler saklıyor da öğrenmemi istemiyormuş gibiydi ama ben bu şekilde davranmasını asla istemiyordum. Sorunlarımızı beraber çözmek, onun hakkında her şeyi bilmek, onu herkesten çok tanımak istiyordum ama o inatla bunun olmasına izin vermiyordu.
"Bizi öpüşürken gördü Deniz. Yani burada olduğunu söylediğimde pek de şaşırmadı." dedi Yağız sakin bir ses tonuyla. Utançla kafamı eğip çorbayı içmeye başladım. Tadı gerçekten güzeldi.
Çorbayı içerken dayanamayıp kafamı kaldırıp bakışları bende olan Yağız'a döndüm.
"Yağız, benden bir şey mi saklıyorsun?" dedim doğru olmamasını umarak.
"Neden sordun bunu?" dediğinde ortamın gerilediğini hissetmiştim.
"Garip davranıyorsun." dedim dürüstçe. Önüne dönüp kollarını geriye doğru uzatıp yatağa yasladı.
"Yok bir şey, Caner için endişeleniyorum sadece. Bugün de çok geç geldi. Benden bir şey saklıyor ama ne kadar sorarsam sorayım ne olduğunu söylemiyor beyinsiz velet." dedi Yağız homurdanarak. Muhtemelen Caner de Serkan yüzünden sıkıntılıydı ama bizi görmesine rağmen Yağız'a gerçekleri anlatmadıysa bilmesini kesinlikle istemiyordu. Bu yüzden cevap vermeden çorbamı içmeye devam ettim.
Birkaç dakika sonra çorbamı bitirdiğimde tepsideki ilacı ağzıma atıp suyu içtim. Ardından Yağız tepsiyi yatağın yanındaki komodine bırakıp birden kolunu bacaklarımın arkasına attı ve kendine doğru çekti. Bu hareketiyle yatakta uyur pozisyona geçmiştim ama aniden bacak arama yerleşti ve kafasını göğsüme yasladı.
Bu hareketiyle kalbim hızlandığında o bütün vücudunu bana yaslamıştı ama ağırlığını tamamen vermemişti.
"Yağız..." dedim fısıltıyla.
"Biraz böyle kalalım... Lütfen..." dediğinde sesi kafasını göğsüme yasladığı için Yağız'ın sesi boğuk çıkmıştı bu yüzden kafasını çekip sadece yanağını yasladı.
Elimi saçına atıp yavaş yavaş okşamaya başladığımda gözleri kapalıydı. Yumuşak saçlarında gezen ellerim bana anlamsız bir huzur veriyordu.
Benim iki katım olan adam şu an kucağımda bir bebek gibi uzanıyordu ve bu hayal bile edemeyeceğim kadar güzel hissettiriyordu. Kalp ritimlerini bile hissedebiliyorum.
"Kalbin çok hızlı atıyor." dedi Yağız hâlâ gözleri kapalı bir şekilde, sanki düşüncelerimi duymuş gibi.
"Senin de..." dedim mayışmış bir şekilde. Hasta olduğum için yeni uyanmama rağmen kendimi halsiz hissediyordum.
"Rahat mısın?" dediğinde yorgun hissettiğim için birkaç saniye cevap veremedim.
"Evet..." dedim en sonunda.
"Zayıflamışsın, yemek yemiyor musun?" dedi endişeli bir şekilde.
"Ben iyiyim Yağız." dedim net bir şekilde. "Bu kadar endişelenmene gerek yok. Sen yanımda olduğun sürece iyi olmaya devam edeceğim." dedim kararlı bir ses tonuyla. Bütün gücümü bunu söylemek için harcamıştım...
"Ben yanında olmasam da iyi ol." dediğinde kaşlarımı çatarak kafamı eğip yüzüne baktım.
"Ne demek bu şimdi?" dedim sinirli bir şekilde. "Neden böyle bir cümle kurdun?" İçimdeki endişe gitgide büyürken Yağız'dan teselli edici bir cevap beklemeye başladım.
"Öylesine." dediğinde artık dayanamayarak yatakta doğruldum. Benimle birlikte o da kendini geri çekip ifadesiz bir şekilde bana bakmaya başladı.
Kazağının yakasından tutup sinirle ona bakmaya devam ettim.
"Yağız çocuk mu kandırıyorsun sen? Bu kadar salak mıyım senin gözünde? Hayatımız zaten boka sürüklenirken bari sen yapma!" dediğimde yakasını tutan kolumu sertçe tutup beni kendine doğru çekti.
"Bu kadar çok mu öğrenmek istiyorsun?" dedi sertçe.
"Evet." dedim gözlerine sinirle bakarken. Gözlerindeki yorgunluğu net bir şekilde görüyordum. Mutluyum demesine rağmen o da en az benim kadar perişan olmuştu.
Söylediklerim yüzünden yavaş yavaş pişman olurken duruşumu bozmadım. O bana yardımcı olmak için çabalamasına, beni biraz olsun iyi hissettirmek için uğraşmasına rağmen ben ona kaba davranıyordum. Gerçi beni buna kısmen o zorladı.
"Bekle." deyip kolumu bıraktığında afalladım. Ayağa kalkıp kapıya ilerlediğinde hâlâ şaşkınlıkla ona bakıyordum. "Sana gösterdiğimde benden nefret edeceksin."
Odadan hızlıca çıkıp kapıyı kapattığında şaşkınlık ve merakla birlikte olduğum yerde onu beklemeye başladım. Daha demin kucağımda uzanan ve saçlarını okşadığım adam ile bir anda aramız bozulmuştu, tıpkı annemin ve diğer insanların eşcinsel olduğumu öğrendiklerinde bana yapacakları gibi.
Bir insandan bu kadar kolay nefret edebilmek, kesinlikle hayatın bize verdiği en büyük haksızlık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİMİZ (GAY)
Romans[TAMAMLANDI] Belki bu bazılarına göre yanlıştı, sapkınlıktı, hataydı ama benim emin olduğum tek bir şey vardı: Ben düşmanıma ve aynı zamanda bir erkeğe aşık oldum.