Yağız'ın mesajda bahsettiği sokağa yaklaşırken kalbim hızlı hızlı atıyordu.
Açıkçası benimle neden konuşmak istediğini anlayamıyorum, o andan sonra yüzüme bile bakmayan kişinin aniden konuşmak istemesi oldukça garipti.
Tedirgin adımlarla bahsettiği yere geldiğimde etrafa bakındım, sokağın boş olduğundan emin olduğumda derin bir nefes aldım. Etrafıma bakınmaya devam ettiğim sırada duvara yaslanmış sigarasını içen Yağız'ı gördüğümde günlerdir kalbimi acıtan, kılımı kıpırdatamama sebep olan o rahatsız edici his yine gelmişti.
Uzun zamandır Yağız'dan korktuğum zaten bir sır değildi, ne kadar öyle değilmiş gibi davranıp kendimi kandırmaya çalışsam da arkadaşlarım bile ondan korktuğumun farkındaydı ama şu an hissettiğim korku ile o zaman hissettiğim korku arasında dağlar kadar fark vardı.
Evet, korkuyorum ama Yağız'ın vereceği tepkiden, söyleyeceklerinden, neler hissettiğini öğrenmekten korkuyorum nitekim vereceği cevap karşısında ne tepki vereceğimi tahmin bile edemiyorum.
Yağız kafasını kaldırdığında bakışları hemen beni buldu, ani hareketiyle olduğum yerde irkildim. Endişeli bir şekilde hareket etmeden onu izlemeye devam ederken o ise bir süre sonra elindeki sigarayı yere atıp ayağıyla ezdi sonrasında cebinden telefonunu çıkardı.
Dalgın bir şekilde onu izlerken cebimdeki telefonun titremesiyle kendime geldim ve hemen elimi cebime atıp telefonumu çıkardım.
Avcı: Gelsene.
Derin bir nefes alıp kafamı kaldırdım, caddenin sağına ve soluna bakıp tekrardan kimsenin olmadığından emin olduktan sonra hızlı adımlarla Yağız'ın yanına doğru ilerledim.
Tam önünde durduğumda ifadesiz bakışları direkt bana döndü. Oldukça yakınında olduğum için yüzünü net bir şekilde görebiliyordum. Garip bir şekilde her zamanki sert ifadesi yoktu, aksine suratı asık gibiydi.
Kaşımı çatıp suratını daha dikkatli incelediğimde iki gözünün altının da mosmor olduğunu, gözlerinin ise her zamankinden daha koyu bir kırmızı olduğunu fark ettim. Ne olduğunu anlamak için bakışlarımı tekrar gözlerine çevirdim, yanılmıştım.
Bakışları ifadesiz değildi, aksine saklamaya çalışsa da bariz bir şekilde depresif olduğu belli oluyordu. Benim haftalardır olduğum gibi.
"Kötü gözüküyorsun." dediğinde uzun zamandır tuttuğum nefesimi bıraktım.
"Sen mi diyorsun bunu? Tanımasam tinerci olduğunu düşünürdüm." dediğimde ufak bir kahkaha attı, şok içinde gülüşünü izledim. İlk defa güldüğünü gördüğüm için sözüme devam etmeden önce gülmesi durana kadar onu izledim.
Boş sokakta gülüşü yankılanırken dayanamayıp ben de bu hali karşısında sırıttım, gülünce gözleri çok hafif kısılmıştı ve bu onu oldukça tatlı gösteriyordu.
Gülmesi kesilince derin bir nefes alıp kafasını duvara iyice yasladı ve bakışlarını gökyüzüne çevirdi. O sırada sol gözünden akan bir damla yaş yavaşça yanağından süzüldü.
Bir süre hiçbir şey demedi, ne kafasını hareket ettirdi ne de herhangi bir tepki gösterdi. Bu durum beni oldukça germişti ama aynı zamanda kendimi artık daha iyi hissediyordum, en azından düşüncelerimi ve söyleyeceklerimi toplarlamak için az da olsa vaktim var.
"Dayanamıyorum..." diye fısıldadı Yağız nefesi havaya karışırken, onun sesiyle uzun zamandır yerde olan bakışlarımı ona çevirmiştim, o sırada bir gözyaşı da sağ gözünden aktı.
"Neye?" dedim boğuk sesimle. "Madem bu kadar kötü hissedecektin, neden beni öptün?" dedim acı bir şekilde, kendimi yorgun hissettiğim için kelimeler ağzımdan tane tane çıkıyordu.
Bakışlarını sonunda bana çevirdiğinde gözlerimin yandığını hissettim.
"Deniz, bunu cidden soruyor musun?" dediğinde benim de gözümden bir damla yaş düştü, onunla tartışmak için kendimi fazla yorgun hissetmeme rağmen bir daha bu fırsatı yakalayamayacağımı çok iyi bildiğim için haftalardır içimde tuttuğum her şeyi söyleyeceğim.
"Asıl sen ciddi misin Yağız? Ne yaptığımın farkında mısın ki sen? Beni aniden öptükten sonra hiçbir şey yaşanmamış gibi davrandın. En azından telefonu vermek için kendin gelebilirdin ama onun için bile Caner'i kullandın. Günlerdir sadece bunu düşünüyorum ve sen bir açıklama bile yapmadın!" dediğim sırada hiçbir şey demeden beni izliyordu, şu an hüngür hüngür ağlamak istememe rağmen sinirim daha ağır basıyordu.
"Daha kısa süre öncesine kadar benden nefret etmiyor muydun sen?" diye devam ettim sözüme, o sırada iki yaş daha süzüldü yanağımdan. "Senden hiçbir şey beklediğim yok ama en azından bir açıklama yapabilirdin... Gerçi sen de haklısın, o an bir hata yaptın ve bunun hakkında konuşmak istemedin." Bir anda sinirim yerini koca bir hüzne kaptırmıştı.
Doğrudan Yağız'ın gözünün içine bakıyordum ama sürekli bakışlarını kaçırması beni tekrardan sinirlendirmeye başlamıştı, artık ben bile nasıl bir duygu karmaşası yaşadığımı tam olarak çözemiyorum.
"Aniden olmadı ki." dedi, kısık ve boğuklaşmış sesiyle.
"Ne?" diye sordum cümlesine devam etmediği için. Yerdeki bakışlarını bana çevirdiğinde kahverengi olmasına rağmen daima parlıyormuş gibi hissettiğim gözleri sönmüş gibiydi.
"Belki hatırlamıyorsun ya da hiç görmedin beni ama ikimiz aynı fakültedeydik." dediğinde ne dediğini idrak edemedim.
"Ben seni o zamandan beri tanıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİMİZ (GAY)
Romantizm[TAMAMLANDI] Belki bu bazılarına göre yanlıştı, sapkınlıktı, hataydı ama benim emin olduğum tek bir şey vardı: Ben düşmanıma ve aynı zamanda bir erkeğe aşık oldum.