"Deniz senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?" dedi Yağız, uzandığı yerden doğrulurken, ben de onunla birlikte havalandım. "Ne demek annem, babaannemin yanına gönderecek? Seni tekrar bırakmam Deniz! Bu dört haftanın ne kadar boktan geçtiğinden haberin var mı senin? Her günüm acı içinde geçti." O kadar sinirliydi ki hızlı hızlı burnundan soluyordu.
"Benim de," dedim hayal kırıklığı dolu bir sesle. "ama ben senin aksine istemediğim için değil, annem bırakmadığı için gelemedim. O kadar çıldırdı ki, bir ara ben uyurken kapıyı kilitlemiş. Ağladım bütün gece." derken sinirli bakışlarına rağmen ben ona sinirli değildim. Giderken ona kırgın olmak istemiyordum, şu andan itibaren saniyeler bile değerliydi benim için.
"Sen ise muhtemelen ailenle beraber evleneceğin kızı istemeye gitmişsindir. Ben her saniye seninle konuşmak için sabırsızlanırken, acaba ben hiç senin aklına geldim mi?" dedim boğazım düğümlenirken.
"Saçma sapan konuşma Deniz, bunun doğru olmadığını biliyorsun." dedi kendini tamamen dik bir konuma getirirken, dolayısıyla ben de kucağına yerleşmiştim. Ama bulunduğumuz duruma tezat bir şekilde, ikimiz de birbirimize delici bakışlarımızı yolluyorduk.
"Tamam, diyelim ki ben kafamdan uyduruyorum. Bir ay boyunca ne yaptın Yağız? Aklına bir saniye bile gelmediğime göre oldukça yoğun bir hayatın olmalı, değil mi? " dedim ses tonumu sakin tutmaya çalışarak, lakin pek başarılı olamamıştım.
"Öncelikle kafanda uydurduğun senaryoyu bir kenara bırak." dedi doğrudan gözlerime bakarken. Kahverengi gözleri koyulaşmış, kaşları da abartılı biçimde çatılmıştı. "İlk zamanlar iş görüşmelerine gittim."
"E tabii, işsiz adama kız mı verirler?" dedim alaylı bir şekilde. Yağız anında elini yakama atıp beni kendine çektiğinde kafamı iyice yukarı kaldırdım. "Deniz kalbini kırarım, sus."
"Tek yaptığın şey bu zate-" Cümlemi bitiremeden kalçama saplanan ağrıyla yüzümü buruşturdum. Yağız elini yakamdan çekerken, benim elim refleksle kalçama doğru gitti.
"Siktir, acıdı mı?" dedi telaşla. Yine ona laf etmek için ağzımı açmıştım ki, bulunduğum durumdan dolayı utandığım için bir şey söylemedim.
"Devam et..." diye fısıldadığımda derin bir nefes aldı. "İş görüşmelerine gittim ama bunun sebebi evlenecek olmam değildi, gerçi ailem öyle sanıyordu ama asıl amacım beraber yaşayabilmekti, seninle beraber, ikimiz." dedi, sesi yumuşamaya başlamıştı.
"Hatta bir işe girdim zaten." dediğinde şokla gözlerimi büyüttüm. "Çok sevindim..." dedim gülümseyerek.
"Gitmeyeceksin, değil mi? Beraber başka bir yere taşınırız." dedi, sesinin bu kadar heyecanlı çıkması kalbimi acıtmıştı.
"Yağız, sence böyle mutlu olabilecek miyiz ki?" dedim kısık bir sesle, elim istemsizce yanağına gitti.
"Oluruz, niye olmayalım?" Ben yanağını hafifçe okşamaya devam ederken, onun sesindeki heyecan yok olmuştu.
"Biz kötü insanlarız ama..." dedim kalbim sızlarken.
"Değiliz."
"Ama öyle diyorlar." Bir anda kulaklarıma dolan tanıdık melodiyle irkildim. Sesin telefonumdan geldiğini anladığımda pozisyonumu bozmadan, yere eğilip pantolonumun cebindeki telefonu elime aldım. Ekranda gördüğüm "Canım Annem" yazısıyla gözlerim dolmaya başlamıştı bile.
"Açma." dedi Yağız.
"Açarsam neden bahsettiğimi anlayacaksın." dedim, gözyaşlarımı tutmaya çalıştığım için yüz kaslarım ağrımaya başlamıştı. "Ben konuşmayacağım, sadece dinle ve yalvarırım sen de konuşma." Kurduğum cümleyle hafifçe kafasını salladı. Hızlıca gelen çağrıyı onaylayıp kafamı Yağız'ın boyun girintisine gömdüm. Haftalardır bu cümleleri duymaktan o kadar sıkılmıştım ki sinirlenemiyordum bile ama annem sıkılmamış olacak ki anında konuşmaya başladı.
"Deniz, neredesin sen? O ırz düşmanının yanındasın değil mi? Kim bilir ne arsızca şeyler yapmışsınızdır! Yazıklar olsun bunca yıldır sana verdiğim emeklere, sütümü helal etmiyorum sana! Erkeklere götünü sat diye mi okuttum ben seni? Hemen eve geliyorsun, pılını pırtını toplayıp tez zamanda babaannenin yanına gidiyorsun." dedi sert ve otoriter sesiyle. Bütün bunları Yağız'ın duyması beni oldukça utandırıyordu ama aramızda sır olmasını istemiyordum.
Babaannemin yanına gideceğim, beni anlaması için de bunları dinlemesi gerek. Aksi takdirde annemin bana bunları söylediğini, ben ona söyleyemem.
"Oradayken yaptıkların için tövbe et tamam mı? Allah seni affetmez ama belki cehennem ateşinde daha az yanarsın. Babaannenle konuştum seni hocalara da gösterecek. İnşallah kurtulacaksın bu illetten ama suç bende," Ağlamaya başlamıştı, ben de. "babasız büyüttüm seni ondan böyle oldu. Seni o kadar büyük bir sevgiyle büyüttüm ki erkek sevgisine hasret kaldın. Çözümü de elalemin oğlunun kucağında buldun. Bir de ikiniz barışın diye o da dik dökmüştüm, meğersem bunca zamandır beni salak yerine koymuşsun, hayırsız ibne!" Bir anda telefon elimden sertçe çekilip annemin sözü yarım kaldığında kafamı kaldırıp Yağız'ın yüzüne baktım. Ağladığım için fark etmemiştim ama bütün vücudu titriyordu ve her sinirlendiğinde olduğu gibi gözleri pembemsi bir tonda kızarmıştı.
"İşlerine gelince Allah'tan bahsediyorlar." diye fısıldadı dişlerinin arasından, sesi oldukça kalın çıkmıştı. "Annen ve baban seni evlenmeden önce yapmamış mıydı?" dediğinde bütün kan yanaklarıma sıçradı.
"Sen, biliyor musun?" dedim utanarak.
"Annelerimiz konuşurken duymuştum." Utançtan yerin dibine girmek istiyordum, sanırım Yağız, benim hakkımda sandığımdan daha çok şey biliyordu. "Kendine duyduğu nefreti bize kusuyor..." İki el yanağımı kavrayıp kafamı kaldırdığında kalbim hızlanmaya başladı.
"Deniz, yalvarırım gitme. Bu sefer dayanamam." Uzanıp alnımı sıkıca öptü.
"Geri geleceğim Yağız ama şu durumda burada kalamam." dedim çatallaşmış sesimle. "Benim ailem tek kişiden oluşuyor Yağız, o kişi benden bu kadar nefret ediyorken olmaz. Dayanamam. N'olur sen de nefret etme benden." dedim, cümlelerim üç yaşındaki bir çocuğun kurduğu cümlelere benzerdi belki ama duygularımı, kelimelerle dışa vurmanın en iyi yol buydu benim için.
"Orada mutlu olacak mısın?" dediğinde ıslak yüzüme bir yaş daha eklendi. Bu kadar çok ağlamam, felaket baş ağrıları çekmeme sebep oluyordu.
"Olacağım." Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için bir süre gözlerimi inceledi. Yalan söylemiştim ama sanırım doğrudan gözlerinin içine bakmam onu ikna etmiş olacak ki, derin bir nefes alıp kafasını geriye yasladı.
"Senden tek bir şey istiyorum, Deniz." dedi ve tekrar önüne döküp bakışlarını bana çevirdi. "Ne kadar ararsam arayayım, ne kadar mesaj atarsam atayım hiçbirine geri dönmeyeceksin. Belki abartıp intihar edeceğimi bile söylerim, umursamayacaksın. Anlaştık mı?" Sert sesiyle konuşurken, hiçbir şey demeden kafamı salladım hafifçe. "Ve eğer geri dönmezsen, nerede olursan ol bulurum seni." dediğinde tekrar kafamı salladım. Kollarını belime sarıp beni kendine çektiğinde hiçbir tepki vermedim.
"Senden nefret ediyorum Deniz, n'olur gitme..." Gözlerimi kapattım ve ben de, ona sımsıkı sarıldım.
"Ben de senden Yağız, geri geleceğim, söz. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİMİZ (GAY)
Romance[TAMAMLANDI] Belki bu bazılarına göre yanlıştı, sapkınlıktı, hataydı ama benim emin olduğum tek bir şey vardı: Ben düşmanıma ve aynı zamanda bir erkeğe aşık oldum.