"Gerçekleri konuşalım, dördümüz arasında en dikkat çeken benim. Yalan mı?" dedi Emre telefon kamerasından kendine bakmaya devam ederken.
"Aynen kanka, o yüzden tek senin sevgilin olmadı." dedi Mert sırtını sandalyeye yaslamış pişkin pişkin sırıtarak Emre'ye bakarken.
"Bir kere Deniz'in de hiç sevgilisi olmadı ayrıca iki sevgilimin de beni aldatması yerine hiç olmamasını tercih ederim canım arkadaşım." dedi Emre telefonu indirip aynı sırıtışla Mert'e bakarken ama bu sefer Mert sinirlenmişti.
"Ulan orospu çocuğu, sana demedim mi bir daha konusunu açma diye?"
"Salağa bak, konuyu açan sensin." Ben onları izlerken sağımızda oturan Serkan konuştu:
"Boş boş konuşmaya devam ederseniz yemin ederim bu sandalyeleri teker teker size sokarım. Başım şişti lan iki saattir. Düğün ne zaman başlayacak?" Kurduğu cümleyle saatime baktım. Düğünün başlamasına on beş dakika olmasına rağmen hâlâ salonun yarısı boştu.
"Birazdan başlar herhalde." dedim, Serkan homurdanırken ben de etrafıma bakındım.
"Deniz." Emre'nin cümlesiyle tekrar önüme döndüm.
"Efendim?"
"Niye hiç telefonlarımı açmadın? Kaç defa aradım seni." dediğinde Mert de bana döndü.
"Kırıldı." dedim basitçe, hem yalan da sayılmazdı.
"Nasıl becer-" Emre cümlesini bitiremeden düğün salonunun kapısı gürültüyle açıldığında dördümüz de bakışlarımızı kapıya çevirdik. Refleks olmuştu artık, kapı açıldığında bir bakış atıp ardından önümüze dönüyorduk.
İçeri siyah takım elbisesiyle Yağız girdiğinde diğerleri tekrar önüne dönse de ben bakmayı sürdürdüm.
Takım vücuduna tam uyduğu için vücudundaki kaslar belli oluyordu ve garip bir şekilde ilk defa saçları karışık değildi. Tarakla önleri yana doğru taranmıştı ve geri kalan kısmı da düzdü
Kendi koluma bir bakış attığımda ince olduğunu görünce moralim bozulmuştu. Bu yaz kesinlikle spora başlayacağım. Yanında ailesi ve Avcılar Mahallesi'nden birkaç kişi vardı. Aralarından Caner ve anne, babası dışında Doruk ve Fatih'i tanıyabilmiştim sadece.
Açıkçası bir hafta önce o depodan çıktıktan sonra ne olduğunu aşırı merak ediyordum. Öyle ki bir hafta boyunca meraktan uyuyamamıştım bile ama şimdi yanına gidip de bunu soramazdım.
İlerleyip ayakta bekleyen Kemal Amca'nın yanına gidip gülümseyerek selamlaştığında dalgın bir şekilde onu izliyordum.
"Kavga çıkmaz değil mi?" Emre'nin cümlesiyle irkilip önüme döndüm.
"Onlar bulaşmazsa biz de bulaşmayız." dedi Serkan şimdi o da Yağız'ın olduğu tarafa bakıyordu.
"Geçenlerde birkaç kişiden duydum. Avcılar Mahallesi'nden birkaç kişi intikam planı yapıyormuş sanırım, kesin konuşmadı ama zaten böyle bir şey yapmalarını onlardan beklerim. Şimdi olmasa bile sonra bizim dükkanlara saldırabilirler." dedi Mert gözlerini üçümüz arasında gezdirirken.
"Amacımız bize artık karışmamalarını sağlamaktı ama daha beter oldu. Teşekkürler Deniz hepsi senin sayende." dedi Emre, bir şey demeden bakışlarımı kaçırdım. Gözüm yine Yağız'a takıldığında onlar da bir masanın etrafına oturmuşlardı.
Doruk eğilip Yağız'ın kulağına bir şey söylediğinde Yağız'ın bakışları birkaç saniyeliğine buraya döndü.
Gözleri benim bakışlarımı yakaladığında birkaç saniye bana baktı ardından önüne dönüp Doruk'a bir şeyler söyledikten sonra sandalyeye sırtını yaslayıp ellerini pantolonunun cebine yerleştirdi bu sırada ben de önüme döndüm.
"Bence sataşmazlar bize. Bizim mahalle bu tarafta onlar karşı tarafta oturuyor. Hem Kemal Amca var ona saygısızlık olur." dediğimde bir şey demeden, sadece kafa sallayarak beni onayladılar.
Ece ile Ahmet Abi merdivenlerden inip düğün başladığında hiçbir şey yapmadan önümdeki çerezleri süpürüyordum. Hatta Emre ve Serkan'ın önündekileri çerezleri de yemiştim ama fark etmemişlerdi.
Telefonum olsaydı şu an çerez eşliğinde halay izlemek yerine oyun oynuyor olurdum.
"Ben bir lavaboya gideyim." dedim, bakışları bana döndüğünde kafalarını salladılar.
"Tamam dikkat et. Tuvalette biri seni şişlerse ruhumuz duymaz." dedi Emre.
Zaten bana olan oldu ama sizin ruhunuz bile duymadı canım arkadaşlarım...
Tuvalete ilerleyip içeri girdiğimde artık müzik sesi boğuk geliyordu. Musluğu açıp yavaş yavaş elimi yıkamaya başladım.
O ortamdan bir dakika kurtulsam bile iyidir.
Musluğu kapatıp tekrar kapıya yöneldiğimde gördüğüm manzarayla irkilip geri adım attım.
Yağız sırtını kapıya yaslamış bana bakıyordu. Benim onu görmemle olduğu yerden doğrulunca bir adım daha geriledim. Endişeyle onu izlerken o doğrudan bana bakıyordu.
Galiba gerçekten şişlenecektim.
"Gel, dışarı çıkalım." deyip arkasındaki kapıya dönüp elini kapı kulpuna attığında ben hâlâ olduğum yerde duruyordum. Kalbim şimdi deli gibi atıyordu.
Omzunun üstünden bir bakış atıp bana baktığında sırıttı.
"Merak etme seni dövecek olsaydım burası daha işime gelirdi." dedi alayla.
"İnan nedenini hiç bilmiyorum ama sana pek güvenmiyorum Avcı." dedim imayla, alaylı bakışları yerini sinire bıraktığında şimdi daha da gerilemiştim.
"Bunu sen mi söylüyorsun? Evime kadar gelip ertesi gün vurulmama sebep olan kişi?" dediğinde bu sefer ben de sinirlendim.
"Benim haberim bile yoktu!" dedim, bunu derken o an aklıma geldiği için sesim titrek çıkmıştı.
"Biliyorum Deniz, bunu konuşacağız zaten." deyip hâlâ kapı kulpunda olan elini bırakmadan bana bir adım atıp seri bir hamleyle kolumdan yakaladığında refleksle kolumu geri çekmeye çalışsam da bu hareketimle kolumdaki elini daha da sıkılaştırdı. Kapıyı açtığında o önden yürürken beni de arkasından sürükledi.
"Bugün bu konuyu son kez konuşacağız." dedi bana bakmadan yürümeye devam ederken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİMİZ (GAY)
Romance[TAMAMLANDI] Belki bu bazılarına göre yanlıştı, sapkınlıktı, hataydı ama benim emin olduğum tek bir şey vardı: Ben düşmanıma ve aynı zamanda bir erkeğe aşık oldum.