Uzun zamandır hasretini çektiğim sokağa geldiğimizde, beklediğim o huzur duygusunu hissedemedim. Kartallar Mahallesi, bu zamana kadar bana hem iyi hem kötü zamanlar yaşattı ama bu mahalleyi kendimle bir bütün haline getirdiğim için uzun süre boyunca kötü anıları göz ardı edebilmiştim.
Ama sanki, artık içimde bir şeyler eski seyrinde işlemiyordu. Artık bu mahallenin bana kazandırdığı kötü deneyimler kalbimde büyük bir yaraya sebep olmuştu ve şimdi kabuk tutmuş yaram soyuluyor, canını acıtıyordu.
Ben bu mahallede ailemi, arkadaşlarımı ve sevgilimi kaybettim. Geçtiğimiz her sokakta acı hatıralar yaramı deşmeye devam ederken, acınacak halime acı bir sırıtışla karşılık verdim. Sanırım artık en nefret ettiğim mahalle, Avcılar Mahallesi değildi.
"Neden buraya geldik?" dedim Yağız'a bakarak, sesim çatallaştığı için hafifçe koluma doğru öksürdüm.
"O zaman giderken sadece benimle vedalaşmıştın değil mi?" dediğinde kafamı olumlu anlamda salladım.
"Herkesle vedalaşmak istemedim, kendimden nefret ettiğim için onlar da benden nefret ediyordur diye düşündüm," dedim ve derin bir iç çektim. "Gerçi pek de haksız sayılmam değil mi?"
"Bir tane arkadaşın vardı, Emre. O yanında değil miydi?" dediğinde omuz silktim. "O da tuhaf olduğumu düşünüyor," dedim.
"Bunu, o mu söyledi?"
"Hayır ama eminim, öyle düşünüyor." dediğim sırada arabayı durdurduğunda afalladım, dalgın anıma gelmişti. Bir el saçlarıma gidip hafifçe okşadığında kafamı refleksle sağa çevirdim. Yağız uzun eliyle bir yandan saçımı okşarken, bir yandan da kafasını saçlarımın içine daldırıp kokumu içine çekti. Kalbim anında hızlanmaya başlarken alnıma kuru bir öpücük bıraktı, ben de burnuma dolanan ferah kokusunu derin bir nefesle içime çektim, ciğerlerime kadar çektiğim koku sayesinde, şimdi az da olsa huzurlu hissediyordum.
"Sen burada bekle." dedi kendini geri çekerken.
"Neden?" dedim şaşkınlıkla.
"İki mahalle de öğrenmiş." dediğinde aklımdan geçen cevabı kabullenmemek için "Neyi?" diye sordum konuyu uzatarak.
"İkimizi." Gözlerim kocaman açılırken yine kalbim hızlanmaya başlamıştı ama bu sefer sebebi heyecan değil korkuydu. Gerçi er ya da geç bunun olacağını biliyordum.
"Korkma, hallettim ben." dediğinde tereddütle gözlerine bakmaya devam ettim. "Bakma öyle, en başından beri benden korktuklarını biliyorsun zaten. Gerçi bu durumu öğrenince bir tık cesaret aldılar ama merak etme, kısa sürdü." Bu sefer eli çenemi kavradı ve yüzümü ona yaklaştırıp dudaklarıma sıkı bir öpücük bıraktı. "Zaten çoğu arkadaşım yanımda durdu. Geri kalanlarının bir kısmıyla da aramız soğudu, bir kısmı da siktir olup gitti."
"Evleneceğin kıza n'oldu? Ailesi bir şey demedi mi?" Konuşmanın uzadığını anlayınca bedenini tekrardan koltukla buluşturdu.
"Aslında o konuda işime geldi, ailesi tabii ki eşcinsel," deyip duraksadı ve gülümsedi. "Pardon 'ibne' birisine çocuklarını vermek istemedi. Kavga çıkardılar ama o pek sorun olmadı." dediklerine cevap vermeyip kafamla onaylamaya devam ettim. Açıkçası demem gerektiği konusunda pek bir fikrim yok.
"Şimdi gidiyorum, Caner bu şerefsizin yanında kaldığı her saniye, cinlerim geri geliyor." dediğinde istemsizce sırıttım.
"Caner, Serkan'ın yanında mı?"
"Maalesef." dediğinde cidden sinirlenmeye başlamıştı ve ister istemez bu haline ufak bir kahkaha attım. "Ne gülüyorsun?" Daha sinirli çıkan sesine, daha büyük bir kahkaha attım.
"Sen mi Caner'i, Serkan'ın yanına bıraktın?" dedim gülmeye devam ederken.
"Ne yapsaydım Deniz? Güvenebileceğim kimse kalmadı ki." Aslında moral bozucu bir cümle kurmuştu ama hem Serkan'dan bu kadar nefret edip hem de ona güvenebileceğini söylemesi, durumu trajikomik yapıyordu.
"Arabayı nereden buldun?" dedim çıkmak üzereyken, aslında bunu daha önce sormam gerekirdi ama tamamen aklımdan çıkmıştı.
"Kemal amca verdi." dediğinde ikinci bir şok yaşadım.
"Bilmesine rağmen mi?" dedim, Yağız sıcak bir gülümsemeyle "Bilmesine rağmen," diye cevap verdi. Aynı sıcak gülümseme benim yüzüme de yerleşti.
"Kemal amcayı seviyorum..." dedim içtenlikle. Kaşlarını çattığında afallasam da, "Hoşt." dediğinde bunun sahte bir sinir olduğunu anladım.
"Hadi, bu sefer cidden gidiyorum." dediğimde kafamı sallasam da hemen bir saniye sonrasında "Yağız!" diyerek durdurdum onu. Yağız "He yavrum, eve gelmeden pazara da uğrayayım mı?" diye cevap verdi. Başta anlamasam da dalga geçtiğini anladığımda bütün hevesim kaçsa da yine de içimde kalmaması adına konuşmaya karar verdim.
"Yağız, hani demiştin ya çok mutlu olacağız diye..." dedim, sebebini anlamadığım bir şekilde kalbim anında hızlanmaya başladı.
"Evet?" dedi tek kaşını havaya kaldırarak.
"Ben mutluyum, sen de mutlu musun?" Gelecek cevaptan korksam da, Yağız anında "Mutluyum," diyerek korkumu yok etti.
"İkimiz de mutluyuz, sonunda."
"Evet, daha da mutlu olacağız." dediğinde bütün vücudumu kaplayan güven hissiyle birlikte bedenim sıcacık oldu.
Yağız arabadan indiğinde ise kalbimdeki yara tekrar sızladı. Mutlu olduğuma emindim, Yağız varken kendimi ömrüm boyunca hissetmediğim kadar güvende, huzurlu ve mutlu hissediyordum. Buna karşı en ufak bir şüphem yok.
Ama derinlerde, hâlâ canımı acıtan bir şey var...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİMİZ (GAY)
Romance[TAMAMLANDI] Belki bu bazılarına göre yanlıştı, sapkınlıktı, hataydı ama benim emin olduğum tek bir şey vardı: Ben düşmanıma ve aynı zamanda bir erkeğe aşık oldum.