"Gye Chungae, bu gece bir polis memurunu ölümle tehdit etmekle suçlandınız. Bizimle emniyete gelmek zorundasınız."
Chungae'yi bulup kendi ellerimle kelepçelemek meslek hayatım boyunca hiç yaşamadığım bir tatmin noktasına ulaştırdı beni. Onu eski bir apartmanın zemin katındaki evinde, daha doğrusu o fare yuvasında yakaladığımızda kendinde değildi, salonundan gelen duman kokusuyla Seulgi eve girip şüphelerimi doğruladı o gece. Esrar kullanıyordu. Dahası masasının üstü Baekhyun'un gizlice çekilmiş fotoğraflarıyla doluydu, bu fotoğrafları çekmeyi nasıl başardığını ve onu nasıl takip ettiğini anlamaya çalışırken kanım dondu. Kliniğinin önünde, yolda yürürken, market reyonlarının başında dikilirken ve mağazada kendine kazak seçerken. Chungae psikoloğun olduğu her yerdeydi, büyük ihtimalle Baekhyun zaman zaman takip edildiğinin farkına varmıştı. Bu yüzden apartmanda benden o kadar çok korkmuş ve bana vurmaya çalışmıştı. Baekhyun'un o güzel yüzünün olduğu fotoğrafların üstü kırmızı kalemle karalanmıştı, kimisi buruşturulup atılmış, kimisi sigarayla yakılmıştı. Kadın potansiyel bir suçluydu ve bana bir tehdit mesajı atmamış olmasaydı bu kadar ilerleyebilmiş olmazdık.
"Artık korkmana gerek yok," dedim onunla arabasında otururken. "Geceleri rahatça uyuyabilirsin, seni bir daha rahatsız etmeyecek."
Baekhyun direksiyonu çevirirken son derece gergindi. "Nasıl bu kadar emin olabilirsin?"
"Az önce Komiser Choi'den haber aldım, cezası belli olana dek akıl hastanesinde tutacaklarmış onu, şimdi tek başına bir odada tutuluyor." Yolu kontrol ettim konuşurken. "İleriden sağa dön."
"Nereye gidiyoruz?" diye sordu gösterdiğim yola girerken.
"Nerede atış yaptığımı merak ediyordun."
"Poligona mı gidiyoruz?" Kafasını bana çevirip heyecanla baktı, yüzündeki o ciddi ifade silinmişti hemen. Onu bu şekilde heyecanlandıracağımı biliyordum ve yanılmamıştım da.
"Hiç gitmedin mi?"
"Klinikten başka bir yer gördüğüm mü var?"
Güldüm onun sitemine karşı, haklıydı. Baekhyun ev, iş ve en sevdiği restoran dışında bir yere gidecek vakit ayıramıyordu kendine. Hele değişen vardiyam yüzünden birbirimizi çok az görebiliyorduk ve bu ona duyduğum özlemi zaten yetmiyormuş gibi katbekat arttırıyordu. Bir haftadır gece vardiyamda olmama rağmen Baekhyun da alışabilmiş değildi bu duruma, yıllardır tek başına yaşayan o değilmiş gibi tek başına yemek yemenin çok tuhaf hissettirdiğini itiraf etmişti. Biz birbirimizin varlığına git gide alışır hale gelmiştik.
Arabayı poligonun yakınlarında bir yere park edip atış için kayıt olduktan sonra koruyucu ekipmanları aldık, oraya sık sık gittiğim için çalışanlar yüzüme aşinaydı ama aynısı Baekhyun için geçerli değildi, bu yüzden kendimden önce Baekhyun'a giymesi için yardım ettim. Krem rengi boğazlı kazağının üstünde alışılmadık duruyordu çelik yelek, ütülü pantolonu, tertemiz deri ayakkabıları ve kaşlarına gelen kahve saçlarıyla zarafetten kırılacaktı neredeyse. Koruyucu kulaklığı takarken bana o heyecanlı ifadeyle bakıyordu, hiç atış yapmamıştı.
"Sakinliğini koru, sana nasıl tutulacağını göstereceğim," dedim yanında durup, görevliden atış yapacağımız hedefi yakınlaştırmalarını istedim Baekhyun için. Ben yanında dururken sıcaktan kazağının boynunu çekiştirdiğinde ifademi bozmamak için zor tuttum kendimi, boynundaki kızarıklıkları kapatmak için bu kazağı seçmişti ve bunun sebebi bendim.
"Böyle iyi mi?" diye sorarak çekti dikkatimi, dişlerimle kızarttığım tenine bakarken kendimi kaybedecektim neredeyse.
"Biraz daha sıkı tut."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chasing Fire
FanfictionByun Baekhyun, emniyet merkezinin tek psikoloğuydu ve aramızda birkaç bakışma ve tatsız tartışma dışında bir şey geçmemişti. O ufacık boyu, cılız vücuduyla tüm emniyeti çileden çıkarabilecek kabiliyete sahipti kendisi. Ancak hepsi buydu, benden iki...