22

4.3K 551 951
                                    

"Ondan hoşlanıp hoşlanmamamın artık bir önemi yok, üstünden çok zaman geçti." Verdiğim cevapla nihayet psikoloğun dikkatini çekmeyi başarabilmiştim, yanlış bir şey söylememek için kelimelerimi dikkatle seçtim. "Söz konusu ilişkiler olduğunda zamanlama gerçekten önemli, bu mesajı geçen sene atmış olsaydı öğle yemeğimi onunla yiyor olurdum herhalde."

Baekhyun "Ondan hoşlandığını biliyor muydu?" diye sordu, gözleri merakını ele veriyordu.

"Hoşlanmıyordum aslında, çekici buluyordum. Sanırım farkındaydı ve birilerinin onu beğenmesi çok hoşuna gidiyordu."

Sehun araya girdi. "Birazcık kendini beğenmiş bir adam." Başımla onayladım onu.

"Doyoung'la birkaç kez iletişime geçmeye çalıştım ama görmezden geldi, yani arkadaşlık çizgisini hiçbir zaman aşamadık. Bu yüzden onu iyi bir şekilde hatırlamak istesem de beceremiyorum, insan durmadan görmezden gelindiğinde bir süre sonra yoruluyor ve hissettiğin o güzel duygular birer birer kayboluyor."

Baekhyun'un bakışlarının ne anlam ifade ettiğini anlamakta zorlanıyordum, tabağındaki en sevdiği pizzasını yarım bırakmış, kolasına dokunmamıştı bile, tedirgin bir duruşla sandalyesinin ucunda oturuyordu. Sehun ben psikoloğu incelerken "Yani numaranı vermeyeyim mi?" diye sorduğunda gözlerimi devirmemek için zor tuttum kendimi, Baekhyun'un gözleri hâlâ üzerimdeydi, rahatsız bir şekilde gözlüğünü düzeltti.

"Belki önemli bir meseledir, verebilirsin. Ne de olsa iş arkadaşımdı, görmezden gelmem çok kaba olur," dedim. "Kalkalım mı artık?"

Pizzacıdan çıkıp emniyet binasına geri döndük, yol boyu sessiz olan Baekhyun bahçeden içeriye girdiğimizde iyi çalışmalar dileyerek yanımızdan ayrıldı ve binaya bizden önce girdi. O gittiğinde çemkirdim. "Ne yapmaya çalışıyorsun, kafayı mı yedin? Adamın mesaj attığını Baekhyun gittiğinde söylesen ölür müydün?"

"Fena mı oldu? Bırak da bir şeylerin farkında varsın, köpek gibi koşturuyorsun arkasından, biraz geri çekil artık."

"Ne?" İçeriye girmeden önce durdum, ellerimi belime yerleştirip sesimi daha fazla yükseltmemek için sakinleşmeye çalıştım. "Köpek gibi mi?"

"Aptal, görmedin mi? Konuyu açtığımızdan beri kıskandığını belli etmemek için şekilden şekle girdi karşında, yemeğini bile yemedi. Görmedin mi gerçekten?"

"Gördüm!" diye bağırdım.

"Niye bağırıyorsun şimdi?"

"Ben mi bağırıyorum?"

"Herkes bize bakıyor, sakinleş artık, kötü bir şey olmadı." Burnumdan solumayı bıraktığımda konuşmaya devam etti. "Bak, Chanyeol. Tamam, deli gibi âşıksın anlıyorum ama artık gerçekten de sülük gibi adamın ensesine yapışmayı bırakman gerek çünkü bu gerçekten çok itici. Birinin durmadan peşinde koşup durduğunu düşün, sence cazip mi?"

"Değil mi?"

Derin bir nefes alıp cevap verdi. "Hayır, değil. Senin Bay Byun dışında da bir hayatın var, hayatının merkezi o olmamalı. Ailen, arkadaşların var, her şeyden öte bir polissin, herkes polis olamaz. Buraya gelmek için çok çaba sarf ettin, bunu unutma." Onu başımla onaylamaya devam ettim, çatılmış kaşlarım sonunda gevşeyebilmişti. "Kendine biraz olsun saygı duyduğunu göster, az önce masada yaptığın gibi. Orada yaptığın şeyle psikoloğun dikkatini gerçekten de çektin ve kafası deli gibi karıştı hatırlatayım. Ona biraz alan tanı, bırak o sana gelsin."

"Sen nereden öğrendin bunları? Benden gizli birileriyle mi takılmaya başladın?"

Sehun cevap vermek üzereyken ikimizin de telsizi aynı anda çalıştı, konuşan Komiser Choi'iydi. "Sehun ve Chanyeol, çay saatinizi bölmek istemem ama derhal işinizin başına!"

Chasing FireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin