37

5.1K 552 819
                                    

Sürpriz 🎉 Gözünüzü seveyim bölüm kısa yazmayın bak ağlarım 😿



Akşam saatlerinde yaşadığımız apartmana sevdiğim insanla ilk kez el ele tutuşarak girdik, adımlarımız yavaştı, sevdiğim canım yanar diye çantamı ve çiçekleri benim yerime taşıyordu. Asansöre bindiğimizde komşumuz olan yaşlı bir kadınla karşılaştık, kadın bizi gördüğünde iyi akşamlar diledi, birbirimizi selamladık. Asansöre biner binmez kenetlenmiş ellerimizi gördü, kaşları hafifçe havalandı ve şaşırarak önüne döndü. İkinci kez dönüp kontrol etmesine rağmen o elimi bırakmadı, onun yerine başını kaldırıp gözlerime baktı ve gülümsedi, bunu gelmeden önce de yapmıştı, beni arkadaşlarımın önünde öpmüştü. Korktuğu şey hiçbir zaman başkalarının bizi görmesi ya da yargılaması olmamıştı, asıl korktuğu beni kendi sınırları içerisine alabilmekti. Ne zaman onu kızdırsam sınırı aştığımı söylerdi. Sınırı aşıyorsun, Chanyeol. Şimdiyse hayatının orta yerinde, itiraf etmekten korktuğu noktadaydım, beni sevdiği yerde.

Eve girer girmez ne yapacağını şaşırmış halde çiçekleri vazoya koydu, benim için sıcak bir çay hazırlayacağını söyledi, sonra çantadaki kirli giysilerimi banyoya götürdü. Ben de epey kirli hissediyordum, duş almaya ihtiyacım vardı fakat hiç enerjim yoktu. Benim için hazırladığı ballı çayı içerken ellerini saçlarıma daldırdı, parmakları usul usul başımı okşadı sonra. "Saçlarında toprak var, uyumadan önce yıkamak gerek."

"Sonra yıkasam olmaz mı?"

"Ağrın mı var?" Telaşla kalkıp ilaçlarımı getirmeye gittiğinde güldüm, bana bir bardak su uzattı hemen. "Ben yıkarım merak etme."

"Saçlarımı mı yıkayacaksın?" Gülümseyişimi durdurmaya çalışıp biraz daha soğukkanlı ve havalı bir adammış gibi görünmeye çalıştım ama beceremedim. Başıyla onayladı, ağrı kesicilerimi içtikten sonra üstümdeki eşofman ceketini çıkarıp lavabonun önüne koyduğu sandalyeye oturdum. Sıcak suyu açıp ısınmasını bekledi, sonra saçımı ıslattı. Gözlerimi kapatıp saçlarımı güzel elleriyle şampuanlayışına odaklandım, hareketleri özenli ve yavaştı, saç diplerimi ovarken hiç acele etmedi. Gözlerimi açıp onu seyrettim, ifadesi uzun bir savaştan galip çıkmış gibi huzurlu fakat bir o kadar da yorgundu, ona baktığımı fark edince yüzünde belli belirsiz bir tebessümle saçlarımı durulamaya başladı. Yıkamayı bitirdiğinde havluyla kuruladıktan sonra gerek olmadığını söylediğim halde kurutma makinesini çalıştırdığında kediler salondan kaçıp yatak odasına koşturduğu için ikimiz de güldük.

Saçımı kuruturken hiç konuşmadı ama arkamda durduğu halde parmak uçlarıyla saçlarımı tutuşundan titreyişini fark ettim ve elini tuttum, makineyi kapatıp kenara bıraktı, ağlıyordu. "Neyin var?" diye sordum ayağa kalkıp, eliyle yüzünü kapatırken çenesine akan gözyaşlarını ve hıçkırıklarını gizleyemiyordu. "Neyin var, güzelim?" diye yineledim, başını göğsüme gömdü ağlarken. "Hiç gelmeyeceksin sandım," dedi. "Benden bıkıp usanmışsındır, hiç özlememişsindir diye düşündüm."

"Özlemez olur muyum? Her gün sana koşmamak için kendimi tembihledim durdum ama yapamadım ben de, kendime işkence ediyor gibi hissettim."

"Bursum çoktan kabul edilmişti, okul benden bir yanıt bekliyordu, bugün de gelmeseydin gidecektim. Kendimi senin gelmeyeceğine hazırlamaya çalıştım." Sırtını sıvazladığım halde sarsılarak ağlamaya devam etti. "Teşekkür ederim döndüğün için."

"Artık birlikteyiz, lütfen ağlama." Kollarımda içini çeke çeke ağladığı için elim ayağıma dolaşmış halde onu teselli etmeye çalıştım. Byun Baekhyun, kimse için bir damla gözyaşı dökmeyeceğini söyleyen adam, ona geri döndüğüm için gözyaşlarını durduramıyordu. Ben hastanedeyken ve doktorla durumumu konuşurken dimdik duruyordu oysa, beni arabasıyla evimiz dururken Sehun'un evine götürdüğünde ve dayanamayıp akşam almaya geldiğinde de gözüme bir o kadar güçlü görünmüştü, bu kadar çok zorlandığını düşünememiştim.

Chasing FireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin