27

4.6K 547 940
                                    

Arkadaşlık. Baekhyun'la arkadaşlık sınırları içinde kalabilmenin kolay olmayacağının farkındaydım, kendimi tutmakta zorlanacağımın ya da incineceğimin de farkındaydım ama kabul ettim. Yanında kalabilmek için onu beklemeye razı oldum, arkadaş ya da sevgili, ne olduğumuz fark etmez. Yeni bir dönemin başlangıcındaydık, aylardır ev arkadaşı olduğumuz halde geçtiğimiz iki hafta ikimiz için de farklıydı, ya da en azından benim için. Artık kelimelerime eskisinden de çok dikkat ediyor, onu seyrederken yakalanmamak için elimden geleni yapıyor ve birbirimizin gözlerine baktığımızda aşık bir adam yerine yalnızca bir "arkadaş" gibi görünmeye çalışıyordum. Artık birbirimize temas ederken rahat değildik, kazara birbirimize dokunduğumuzda bile irkiliyorduk. Sevişmeler yoktu, birlikte uyumak yoktu, birbirimizin kokusunu içine çekip saçlarını okşamak yoktu. Baekhyun'la arkadaş olmak berbattı ama benden zaman istemişti, kafasını toparlamaya ihtiyacı vardı, yepyeni bir şeydi bu onun için. Birine bağlanmak, birinin "gerçek anlamda" sınırları içerisine girmesine izin vermek ödünü koparıyordu. Ona dokunamadığım için yakınsam da Baekhyun açısından işler çok daha ciddiydi, bu süreçte arkadaşlık sınırlarını aşmaya çalışarak onu bir ilişkinin içinde olmaya zorlamak istemiyordum.

Baekhyun kanepede yanımda oturuyordu. Oyun oynarken gürültü yaptığım halde bilgisayarıyla çalışırken yanımdaydı, onu rahatsız edip etmediğimi sorduğumda gözlerini ekrandan hiç çekmeden sorun olmadığını söylemişti. Gece vardiyam boyunca birbirimizi pek göremediğimiz için şimdi çalışırken bile yanımda durmaya gayret ediyordu. Psikolog Byun, kalbimi altüst eden ve gururumu onun için hiçe saydığım adam. Açık mavi pijamaları içerisinde, yeni kuruttuğu yumuşacık kahve saçları ve yuvarlak gözlüklerinin ardındaki yorgun gözleriyle pür dikkat ekranındaki çalışmasını inceliyordu. Oyunu durdurup ayaklandığımda "Uyuyacak mısın?" diye sordu gözlerini bana çevirip.

"Bira getireceğim, sen de ister misin?"

"Ah, hayır. Alkol aldığımda odaklanmakta zorlanıyorum." Ona bakmaya devam ettiğimde az önce verdiği sözü yeni hatırlamış gibi "Ya da bir tane içebilirim," dedi, biraz çalıştıktan sonra benimle oynayacağına söz vermişti. Gidip buzdolabından iki bira çıkardım ve kanepeye dönüp onunkini masanın üstüne bıraktım.

"İşin ne zaman bitecek?"

"Sanırım uzun sürecek, emin değilim."

"Bugün bitmek zorunda mı?"

"Aslında hayır, bugün bitmese de olur. Elimdeki testin sonuçlarını raporlayıp bitireyim en iyisi."

Omuz silktim, Byun İşkolik Hyun. Eve iş getirmese olmuyordu sanki, onunla ilgili hoşlanmadığım bir nokta da buydu, diğeri ise ne zaman patlayacağı bilinmeyen bir yanardağ olan korkunç öfkesi. Bu yanardağı kendi ellerimle patlatmak istemediğim için ısrar etmeyip biramı açtım ve tek başıma içtim, oyun konsoluyla bütün günümü bile koltukta geçirebilirdim ama Baekhyun benimle ilgilenmediği için küçük bir çocuk gibi hissediyordum kendimi. Gece vardiyam boyunca zaten pek görüşememiştik, şimdi de işinin başından bir türlü kalkmıyordu.

Derin bir iç çektim oyun oynarken, raporu yazıp bitireceğini söylediğinden beri yarım saatten fazla geçmişti ve açmadığı birası da ısınmış olmalıydı. Oyunu durdurup telefonumu kurcaladım. "Sehun'u mu arasam acaba? Bayadır içmeye gitmiyoruz."

Oyun oynarken televizyondan gelen gürültü boyunca kılını bile kıpırdatmayan Baekhyun rehberimi kurcalamaya başladığımda birden kafasını kaldırıp bana baktı. "İçiyorsun ya şimdi."

"Aynı şey değil, sıkıldım biraz. Hem seni de çalışırken rahatsız ediyorum."

"Hayır, ben rahatsız olmuyorum."

Chasing FireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin