Yeniden merhaba, umarım keyifle okuyorsunuzdur. Size Chasing Fire'ın sonunu görmeye yakın olduğumuzu söylemek istedim, kaç bölüm sürer tam emin değilim ama iki üç bölüm kala finalin geleceğini bildireceğim, kendinizi vedaya hazırlayın. İkincisi, kitap bittikten sonra duvarımda paylaşacağım bir duyuru daha olacak, ayrıca bölüm gecikmelerini de duvarımda yayınlıyorum ama bazılarınız görmeyip kızıyorsunuz. Daha fazla uzatmayacağım, hepiniz öpüldünüz, iyi okumalar.
"Gerçekten beni bırakmak zorunda değildin, bugün uğraşman gereken bir ton işin var zaten."
Polis aracını kliniğin karşısındaki kaldırıma park ettikten sonra emniyet kemerimi çözüp Baekhyun'a baktım. "O herif seni evimize kadar getirebiliyor ama ben seni işe bırakamıyorum, öyle mi?"
"O herif?" Ağzı şaşkınlıkla açıldı, sonra kimden bahsettiğimi anlayınca iç çekti. "O gün hastaydım."
"İyi ya, ben sen iyiyken de yanında olmak istiyorum, bu beni ayrıcalıklı kılar."
Şakağına dokunarak gözlerini kaçırdı, gülerken utangaç görünüyordu. "Teşekkür ederim, sayende eve yürüyerek gideceğim çünkü arabam emniyette kaldı." Dönüp bana baktı. "Üstelik popom sızlarken."
Ellerimi havaya kaldırdım. "Bunun için üzgünüm, istersen gelirken ağrı kesici alırım."
"Klinikte vardı galiba. Sen iyi olacak mısın? Komiser Choi çok sinirli görünüyordu."
"Güzel bir kahveyle sandviç ısmarlarsam her şeyi unutur eminim."
Tatlı bir kıkırtıyla karşılık verdiğinde gözlerimi ondan alamadım, yeniden rahatça konuşabildiğimiz için inanılmaz derecede hafiflemiş hissediyordum. Arabanın kapısını açıp inmeden önce "Pekâlâ, artık gitmem gerek. Görüşürüz," dedi. Onunla birlikte inip arabanın etrafından dolaştım ve yanında durdum, kliniğin olduğu apartmana girmek üzere olan o adamı görür görmez tanımıştım çünkü. O da kaldırımın karşısındaki polis aracını fark etmişti ve arabasının önünde durmuş bize bakıyordu.
"Baekhyun, bekle. Bir şey söylemeyi unuttum."
"Neyi?"
"Bugün eve geç gelebilirim."
"Bugün yangın yüzünden ortalık birbirine girdi, daha fazla oyalanmayıp dönsen iyi olacak. Benim yüzümden seni azarlayacaklar yoksa."
"Hayır, o önemli değil." Ona bir adım daha yaklaşıp avucumu yanağına yasladım, tepkisi gayet olağan bir şey yapıyormuşum gibi değişmedi, caddenin ortasındaydık oysa. Bir polis aracının yoğun bir caddede ne kadar dikkat çektiğinin ve bizi gördüklerinin farkındaydı. Çenesinden nazikçe kavrayıp yol boyunca yapamadığım şeyi yaptım, dudaklarını öptüm. Kaldırım kalabalıktı, trafik de bir o kadar yoğundu ve büyük ihtimalle pek çok insan gözlerini bize dikmişti. Tüm bu gürültü ve karmaşanın arasında o güzel dudaklarını öperken Baekhyun üniformamın üstünden kolumu tutuyordu. Geri çekildiğimde gözlerini kırpıştırdı, afallamış gibi bir hali vardı. Ceketimin cebinden telefonunu çıkarıp uzattım. "Bunu unutmuşsun."
"Ah, inanmıyorum."
Ona sırıtarak baktığımda yanakları hafifçe pembeleşti, bu görüntüye yabancı değildim. Ona âşık olduğum ilk zamanlarda telsizimi, telefonumu, ceketimi, içtiğim kahveyi bile bir yerlerde unutur ve kaybederdim. O güzel yüzünün aklımdan gitmeyişi yüzünden zaman zaman ben bile sarhoş olup olmadığımdan emin olamazdım ve şimdi o da aynı yüz kızarıklığıyla bakıyordu bana.
![](https://img.wattpad.com/cover/247560735-288-k147475.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chasing Fire
FanfictionByun Baekhyun, emniyet merkezinin tek psikoloğuydu ve aramızda birkaç bakışma ve tatsız tartışma dışında bir şey geçmemişti. O ufacık boyu, cılız vücuduyla tüm emniyeti çileden çıkarabilecek kabiliyete sahipti kendisi. Ancak hepsi buydu, benden iki...