Baekhyun'un paraya ne kadar önem verdiğini bir başkasının ağzından duymak beni neden bu kadar öfkelendirmişti? Gerçeklik payı yüzünden mi, o kadar çok kazanmadığım için mi, benim yerime parayı tercih edebileceği ya da ilişkimizden emin olmamasının sebebinin bu olabileceği düşüncesi yüzünden mi? Cevabını bilmiyordum fakat bu düşünceleri aklıma sokan iş arkadaşının yakalarına yapışmıştım bir kez daha, onu oracıkta, lüks restoranın önünde ve o pahalı giysileri içinde boğmak istemiştim. Canımı yakmıştı çünkü, yaralı bir köpek kadar saldırgandım. Baekhyun yanımıza gelip de titreyen ellerimi tuttuğunda girdiğim transtan ancak çıkabilmiştim. Bana onaylamayan bakışlarla bakıyordu. "Ne yapıyorsun, Chanyeol? Neyin var senin?"
Dişlerim birbirine kenetlendi, cevap veremedim. Arkadaşının hakkında neler söylediğini anlatmak istedim. Bu adam senin bir fahişe olduğunu söylüyor. Ama onun da canı yansın istemedim. Haejin benim yerime alaycı bir tavırla cevap verdi. "Sorun değil, polis memurlarının biraz agresif olduğunu bildiğim için olayı büyütmeyeceğim. Görünüşe göre Chanyeol'le kişiliklerimiz pek uyuşmuyor."
"Chanyeol, bir şey söylemeyecek misin?"
Önce âşık olduğum adama, sonra da az önce onun para delisi olduğunu söyleyen iş arkadaşına baktım, yumruklarımı sıkıyor ve ne yapacağımı bilemiyordum. Haejin "Özür dileyebilirsin," dedi. "Hiç yaşanmamış gibi davranırım."
"Hah, siktir oradan." Bir kavganın içine sürüklenmemek için kendimi tutmaya çalıştım. "Özür falan dilemeyeceğim, sen adi herifin tekisin, o dediğin şey de asla olmayacak. O yüzden hareketlerine dikkat et, anlaşıldı mı?"
Baekhyun'un kaşları çatıldığında Haejin bıyık altından gülüyordu. Cüzdanımı çıkarıp bir miktar banknotu Haejin'in eline verdim. "Bununla hesabı ödersin. Pislik herif." Açıklama yapmak istemedim, özür dilemek de istemedim ve onları oracıkta bırakıp caddeye doğru yürüdüm, yoldan geçen ilk taksiye atladığımda içimde birikmiş öfke yüzünden hızla atan kalbim göğüs kafesimden fırlayıp gidecek gibiydi ve ben titremeye devam eden ellerimle saçlarımı avuçluyordum.
Eve vardığımda sakinleşebilmek için uzunca bir duş alıp soğuk bir şişe bira açtım. Aklım bin türlü şeyle doluydu. Kırmızı şarap, Gangnam, lüks bir restoran, Fransızca menü, marka giysiler, deri ayakkabılar, son model araçlar, Haejin'in yatağındaki Baekhyun... Ben ona sevgimden başka ne verebilirdim ki?
Baekhyun eve geldiğinde biramı henüz yeni bitirmiştim, kavga edecekmişiz gibi hissediyordum. Yanıma geldi, atkısını sakin bir tavırla çıkarıp bana uzun uzun baktı. "Anlatacak mısın?" diye sorduğunda sesi gergindi.
"Sana asıldığının farkındasın, değil mi?"
"Sorun bu mu?" Cevap vermediğimde başını ovdu. "O herkese karşı böyle, biliyorum biraz rahatsız edici biri ama..."
"Hayır, bilmiyorsun."
"Neyi bilmiyorum, Chanyeol? Söyle yoksa gerçekten sinirleneceğim, orada iş arkadaşımla tartışarak beni ne gibi bir durumun içine sürüklediğinin farkında mısın? Klinik benim değil ve orada çalışırken birbirimizi görüp duracağız, ne oldu orada?"
Sesi tizleştiğinde gerçekten de sinirlendiğinin ama kendini frenlemeye çalıştığının farkına vardım, elimdeki boş bira şişesini tutarken onun aksine sessizdim. Tam o anda tıpkı onun daha önce yaptığı gibi şişeyi yere fırlatıp paramparça etme dürtüsüyle karşı karşıyaydım. "Seni istiyor."
"Ne?"
"Seninle yatmak istiyor ve o kadar emin ki ona gideceğinden... Herif korkmadan yemekte hepimizin ortasında üstü kapalı seninle yatmak istediğini söyleyebiliyor ve sen buna karşılık hiçbir cevap vermiyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chasing Fire
FanfictionByun Baekhyun, emniyet merkezinin tek psikoloğuydu ve aramızda birkaç bakışma ve tatsız tartışma dışında bir şey geçmemişti. O ufacık boyu, cılız vücuduyla tüm emniyeti çileden çıkarabilecek kabiliyete sahipti kendisi. Ancak hepsi buydu, benden iki...