"Baekhyun, ben..."
Derin bir nefes almaya çalıştım fakat o güzel gözleriyle gözlerimin içine bakarken oksijen ciğerlerime ulaşmıyordu, yutkundum. Konuşmak üzereyken elini ağzına koyup gözlerini kapattı ve eliyle beklemem için işaret edip bir süre kendine gelmeye çalıştı.
"İyi misin?"
"Midem bulanıyor hâlâ." Merdivenin zemininden tutunup derin nefesler alışını seyrettim, zamanlamam kötüydü. "Biraz yürüyebilir miyiz?"
"İstersen eve çıkalım, uyursun."
"Bu şekilde uyuyamam."
Onu onaylayıp elimi uzattım, güçsüz ve sarsak bir hareketle bana tutunarak ayağa kalktı. Hâlâ biraz yağmur yağıyordu ama çok kötü değildi. Gecenin bir yarısı onunla eski mahallemde dolaşıyordum, üstümüzde benim giysilerim vardı, Baekhyun montunun içindeki açık gri kapüşonlumla bile göz alıcı görünüyordu. Yürürken ağzını tutuyordu, annemin ikram ettiği tüm o yemekleri yiyebilmek için zorlamıştı kendini, onca yemeğinin üstüne o kadar çok içmeye alışkın değildi. Yağmur biraz hızlandığında kazağına uzanıp kapüşonunu kapattım, bir süre sessizce etrafta dolandık. Bana "Sen iyi misin?" diye sordu. "Sen de çok içtin."
"İçki yüzünden değil, annem sana çok fazla şey yedirdi. Bugün ilgi odağı sendin, ona doyduğunu söylemezsen asla durmaz."
"Bunu daha önce söylemeliydin." Yorgun argın güldü. "Sanırım az önce bir şey söyleyecektin."
"Evet." Hızıma yetişebilmesi için kısa adımlar atıyordum, saçlarım biraz ıslanmış ve alnıma yapışmaya başlamıştı ama o biraz daha yürümek istiyor gibiydi. "Önemli bir şey değildi."
"Emin misin?"
"Şurada açık bir eczane var." Sokağın ilerisindeki parlak tabelayı gösterip konuyu kapattım, eczaneye girip Baekhyun'un mide bulantısı için ilaç aldık.
Kasada montunun ceplerini yokladı. "Cüzdanımı almayı unutmuşum, pantolonumda bıraktım sanırım."
"Sorun değil, ben alırım." Ben de montumun ceplerini kurcalayıp önce polis kimliğimle rozetimi sonra kelepçelerimi çıkardım tezgâha, daha sonra kulaklıklar ve bir paket sigarayla çakmak. Montumun iç cebine koyduğumu hatırlayıp nihayet cüzdanıma ulaştığımda Baekhyun ve eczacı kadın bana şaşkınlıkla bakıyordu. Kelepçeleri ve diğer her şeyi hemen cebime sokuşturdum. Küçük bir poşetle eczaneden çıktığımızda ona içmesi için ilaçlardan birini verdim, kısa yürüyüşümüzden sonra biraz kendine gelmiş gibiydi.
"Kadın neye uğradığını şaşırdı," dedi gülerek, ilacı içtikten sonra yeniden koluma tutunup hıçkırdı. "Onları yanında mı taşıyorsun sürekli? Ben telefonumu bile almamışım."
"Alışkanlık," diye cevap verdim. "Ama polis kimliğimi kaybetmek bir suç sayılıyor yani bayılana kadar içsem bile kimliğimin nerede olduğundan emin olmam gerek."
"O kadar ciddi yani."
"O kadar ciddi."
"Birini kelepçelemek nasıl bir his?"
Güldüm, apartmana yaklaşmıştık. "Bu ilginç bir soru, hiç düşünmemiştim."
"Denemek istiyorum." Bir kez daha hıçkırdı ve apartmana girmek üzereyken tökezledi, düşmeden önce kolundan yakalayıp dengesini kurmasını sağladım. Bedeni zihnine ayak uyduramıyordu, bana kızarmış yanaklarıyla bakarken onu kucaklayıp götürmemek için kendimi zor tutuyordum.
"Deneyebilirsin."
Apartman binasından içeriye girip eve çıktık, Baekhyun acilen tuvalete gitmesi gerektiğini söyleyerek bir kez daha gülmeme sebep oldu. Yatak odasına girip annemin yere Baekhyun için hazırladığı yatağa baktım, onun yanımda uyumasına öyle alışmıştım ki şimdi tuhaf geliyordu ayrı yataklarda uyuma fikri. Baekhyun odaya döndüğünde yüzünü yıkadığı için alnına dökülen saçlarının uçları ıslaktı, gözlüğünü elinde tutuyordu. Yere serilmiş yatağına çökmek üzereyken onu kolundan yatağıma çektim. "Buraya gel." Elindeki gözlüğü alıp komodine bıraktım, bana mahmur gözlerle bakıyordu. "Kelepçeleri denemek istediğini söylemiştin." Montuma uzanıp cebindeki kelepçeleri çıkardım ve ellerine bıraktım, biraz tedirgindi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chasing Fire
Hayran KurguByun Baekhyun, emniyet merkezinin tek psikoloğuydu ve aramızda birkaç bakışma ve tatsız tartışma dışında bir şey geçmemişti. O ufacık boyu, cılız vücuduyla tüm emniyeti çileden çıkarabilecek kabiliyete sahipti kendisi. Ancak hepsi buydu, benden iki...