41

4.3K 466 658
                                    

Şey... Bir sonraki bölüm final biliyorsunuz, birlikte ağlaşabiliriz burada



"Baekhyun'um, bugün son seansın kaçta bitecek? Dün söylediğin filme bilet aldım, saat dokuzda. Seni almaya geleceğim, önce yemek yeriz."

Elimdeki tatlıları vermek için emniyete gelmiştim, ekiptekiler iştahla bedavaya aldığım kruvasanlarını yiyerek bana teşekkür ediyorlardı. Baekhyun mesajıma düşündüğümden daha kısa sürede cevap verdi.

"Bugün saat yedide çıkacağım, film için teşekkürler." Bir de mesajın sonunda pembe bir kalp eklemişti, mesajını birkaç kez daha sırıtarak okudum. "Öldürecek beni," dedim ekrandaki profil fotoğrafına bakarken, kalp gönderiyordu bir de. Kıkırdadım.

Sehun benimle alay etti. "Kafayı yedin sen, sanki ilk kez tanışıyorsunuz."

Onu duymazdan gelip sosyal medya hesabına girdim ve fotoğraflarına baktım, 470 takipçi, aktif bir kullanıcı sayılmazdı, en azından bana göre. Yaklaşık otuz fotoğrafı vardı, en eski fotoğrafları Belçika'daydı. Brüksel'deki Grand-Place adındaki gotik bir meydanda, Leuven'deki okulunun önünde mezuniyetinde cübbesi ve kepiyle ve bir fotoğrafında da okul birinciliği belgesiyle rektörün elini sıkıyordu. Birkaç gün batımı, doğa, kahve fotoğrafları, Fred ve George dışında yalnızca kendi fotoğrafları vardı, üniversite arkadaşlarıyla çekildiği fotoğraflarını pek paylaşmazdı, benimse tek başıma çekildiğim çok az fotoğraf vardı. Fakat profilindeki o son fotoğraf rektör dışında herhangi biriyle çekildiği tek fotoğraftı, benimle. Ailemin evinde yaptığımız mangal partisi sırasında kalabalıkta kendini yalnız hissedeceğinden korkup onu hiç yalnız bırakmamış, bütün gece kollarımın arasında tutmuştum. Seulgi de ruhumuz bile duymadan o fotoğrafımızı çekmişti, yemeğimizi yedikten sonra salondaki kanepede dip dibe oturmuş hep birlikte sohbet ediyorduk, çektiği fotoğrafta içkinin verdiği rahatlıkla kolumu omzuna sarmıştım, o da göğsüme yaslanmıştı hemen, Yoobin Sehun'unkiler gibi berbat bir espri yaptığında ikimiz de aynı anda gülmüştük ve hareket ettiğimiz için fotoğraf biraz bulanıktı. Baekhyun'un bu fotoğrafı çirkin bulduğu için paylaşacağını düşünmemiştim fakat altında şöyle yazıyordu. "Dizlerimin dibindeki kişi bana sevmeyi öğretti. Il est le cercle de ma vie."

"Ağzının suları aktı yine." Jongin bana kâğıttan bir uçak fırlattı. "Aynı evin içinde yaşadıkları yetmiyormuş gibi bir de hâlâ fotoğraflarına bakıyor. Cık cık."

Junmyeon masasının başında işiyle uğraşırken söylendi, gözleri bilgisayarındaydı ve aynı zamanda kruvasanını yemeye çalışıyordu. "İnsanlar genelde bu flört evresini aştıktan sonra yatmaya başlar, bu ikisi dünyanın dengesini bozdu."

"Balayına falan çıksanıza siz." Sehun yanı başımdaki masasında otururken ayağıyla tekerlekli sandalyemi ittirdi. "Etrafına feci derecede hormon yayıyorsun şu an."

Ayağa fırladım. "Kalkayım ben, bugün sinemaya gideceğiz."

Kahkahalarla alay edişlerini görmezden geldim, bu sırada Sooyoung ve Seulgi devriyeden yeni dönmüştü, kruvasanları görür görmez ikisinin de gözleri açıldı. Seulgi "Nereden geldi bunlar?" diye sorup cevabını beklemeden yemeye başladı. "Hem de çikolatalı!"

"Annem gönderdi." Cevabıma karşılık Sehun bana ters bir bakış attı ama bir şey söylemedi. "Neyse, ben kaçıyorum. Hazırlanmam gereken bir randevu var."

"Görüşürüz!" diye bağırdı hepsi birden. Çıkmadan önce Komiser Choi'nin bir köşeye sinmiş kahvesini ve tatlısını yudumlarken "Aptal aşık..." diye söylendiğini duydum, bürodan çıkarken dünyanın en sıkıcı filmine gideceğimiz için heyecanla sekerek yürüyordum.

Chasing FireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin