7

5K 607 1.2K
                                    

"Hayır, Sehun, yatmadık." Burnumdan soluyarak öğle yemeğimi yerken Sehun'un suratına bir yumruk geçirmemek için kendimi zor tutuyordum. "Yeter artık, sorup durma."

"Tamam, kızma hemen."

Ardımızdan ellerinde yemek tepsileriyle Jongin ve Seulgi geldi yanımıza, onun arkasından da Sooyoung.

"Ne? Çayı demlemediniz mi yani?" Sooyoung tepsisini karşıma fırlatır gibi bıraktı.

"Ne çayı?" Sonra gözlerim kocaman açıldı, çay gibi bir içeceği bu kadar cinselleştirebildiği için ona tiksinerek baktım. "İğrençsin."

Sooyoung çok umursamadı, hemen oturup yemeğine gömüldü. Junmyeon son dakika ihbarı yüzünden yemeğe geç indi ve gelir gelmez söylediği şey "Çayı demlediniz mi?" oldu.

"Cinsel hayatımdan konuşmayı bırakabilir miyiz acaba?"

"Demek bir cinsel hayatın var."

"Siktir ya..." diyecek oldum ki bu sesin Sehun'a ait olmadığını henüz yeni fark ettim, Baekhyun elinde öğle yemeğiyle karşımda dikiliyordu. Hayır, hayır, yine olmaz.

"Size katılabilir miyim?" diye sordu Baekhyun, daha cümlesini bitirmeden Junmyeon Sooyoung'un kolundan haşince çekip karşımdaki sandalyeyi boş bırakmasını sağladı. Baekhyun karşıma oturduğunda hepimiz bir anda sessizleştik.

"Sana söylememiştim onu," dedim hemen.

"Bu ikinci oluyor, Komiser Choi ile konuşmanın zamanı geldi sanırım." Gülümsediğinde ürperdim, nasıl da kibar tehdit ediyordu öyle. "Çay demlemekten bahsediyordunuz."

Jongin çorbasını içerken öksürmeye başladı, Seulgi yemek çubuklarını düşürmüş gibi masanın altına girdi ve Sehun da güldüğünü saklayabilmek için eliyle ağzını kapattı. Baekhyun sadece bana bakıyordu, hem göz alıcı hem de korkutucu bir güzelliği vardı.

"Çay, evet." Konuşurken kekeledim, Sehun gülmemek için öksürdüğü için masanın altındaki ayağını eziyordum bu sırada. "Seulgi büroya çay getirmiş. Seulgi?"

Seulgi masanın altından başını çıkardığında suratı kıpkırmızıydı, o da kendini gülmemek için zor tutuyordu büyük ihtimalle. "Evet, çay. Yasemin çayı, siz de çay ister misiniz Bay Byun?"

Baekhyun "Olur," dediğinde Sehun dudaklarını dişlemeye başladı, Jongin bir kez daha çorbasını içerken boğulma tehlikesi geçirdi ve psikolog bana anlaşılmaz ifadesiyle bakmaya devam etti. Onu alıp oradan yok olmak istedim, ekip arkadaşlarımın imalı bakışları arasında Baekhyun'la karşı karşıya öğle yemeği yemek bir işkence gibi hissettirdi.


Birkaç günümüz sessiz sakin geçti, bu tam olarak doğru bir tabir sayılmaz tabii, emniyetin durulduğu yoktu, birkaç çocuk mağdur için Baekhyun'la ortak çalışmamız gereken zamanlar oldu ve psikoloğun polisle çalışması gereken dosyalar demek hassas dosyalar demekti. Baekhyun işinde iyiydi, mesai saatlerinde profesyonelliğinden ödün vermezdi. Fakat bunun dışında olan bir şey yoktu, harekete geçmekten korktuğum noktadaydım yine.

Ev arkadaşlığı konusunda düşündüğümden daha uyumluyduk, birkaç iş bölümü bile yapmıştık. Baekhyun kesinlikle yemekleri yapacak kişi değildi mesela. Öte yandan onunla aynı evde yaşamak bir vampirin avıyla burun buruna yaşaması gibiydi, her an üstüne atlayabilecek olma ihtimalim beni bile korkutuyordu. Geçen gece evin içinde saten pijamalarıyla ve elinde kadehiyle otururken onu izleyerek erekte olmuştum, o kedisi George veya Fred'i okşarken, hangisiyse artık, o ince parmaklarıyla beni de okşayabileceğini hayal etmiş ve kendimi o halde bulmuştum işte, keşke şaka yapıyor olsaydım. Baekhyun'un banyosunda nefes nefese kalarak kendimi tatmin etmiş ve bunu onu düşleyerek yapmıştım. Fakat ayık bir kafayla düşününce bu yaptığımın ne kadar sapıkça olduğunu daha iyi anlıyordum. Baekhyun'un evinde yaşarken onu düşleyerek mastürbasyon yapıyordum, istediğim şey bir tür sapık olmak değildi ve işte bu yüzden kendimden korkuyordum.

Chasing FireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin