11

6.5K 590 736
                                    

Bu sefer diğerlerine göre daha uzun bir bölüm yazdım çünkü bölmemin imkanı yoktu, okuyunca anlayacaksınız. O yüzden lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin, öpüyorum 💖



Tahmin ettiğim gibi kollarım boş uyandım ertesi güne, Baekhyun'un uzandığı yerde şimdi George duruyordu. Derin bir iç çekerek kedisine sarıldım, kedilerine alışmıştım, artık onların yatağımda uyuyor olmasını tuhaf bile bulmuyordum. Saat öğlen biri gösteriyordu, sevdiğim adam göğsümde uyurken gözlerimi bile kırpamadığım için sabaha karşı yorgun düşmüş olmalıydım, Baekhyun'un yanımdan kalkışını duymamıştım çünkü. Şimdi öğle yemeği yiyor olmalıydı.

Kısa bir duş alıp mutfağa yöneldim, küçük bir not vardı su ısıtıcısının üstünde, notun alelacele yazıldığı belli olsa da el yazısı benimkinden on kat daha zarifti.

"Bonjour! Isıtıcıyı bozdum galiba, dikkat et."

İstemsizce güldüm, sabah kahvesini yaparken sinirlenmiş olmalıydı ve yüz ifadesinin aldığı o hali tahmin edebiliyordum. Isıtıcıyı kontrol etmekle uğraşmak yerine demliğe sıcak su koyup kaynamasını bekledim, bu sırada günümü nasıl geçirebilirim diye düşünüyordum. Baekhyun'a mesaj attım, seanstaysa onu rahatsız etmemden hoşlanmazdı.

"Akşam yemeğinde evde olacak mısın?"

Kahvemi bitirip üstümü değiştirdim ve evden çıkıp ailemin evine gitmek için metroya yürüdüm. Baekhyun'un bana cevap vermesi tam yirmi beş dakika sürdü, arayarak cevaplamıştı ve neredeyse telefonu düşürecektim.

"Hey," diye açtım telefonu, bütün gece bana sarıldığını hatırlıyor mudur diye düşündüm. Sonra yolun ortasında durduğumu fark edip yürümeye devam ettim.

"Mesaj atmışsın."

"Ah, evet. Evde olacaksan ikimiz için yemek yapacağım."

Biraz duraksadı, telefondan gelen sese bakılırsa o da dışarıdaydı, o en sevdiği pizzacıda olduğunu tahmin ettim. "Sekizde gelirim, senin için geç olur mu?"

"Yo, hayır." Sekiz geçti ama bekleyebilirdim.

"Tamam öyleyse."

"Tamam?" Ne diyeceğimi bilemedim. Telefonu kapatan o oldu, metro merdivenlerinden inerken utanç içerisinde saçlarımı karıştırdığım için yanımdan geçen insanlar bana tuhaf bakışlar atıyordu. Baekhyun'la konuşurken utanç verici davranışlarda bulunmayı ne zaman bırakırım merak ediyordum, yalnızca onunlayken böyle garip davranıyordum çünkü.

Ailemin işlettiği küçük kafeyi ziyaret edip kahvaltımı orada yaptım, anne babamla biraz sohbet edip çalışanlara yardım ettim sonra. Hafta sonu olduğu için oldukça yoğun bir gündü, yardım etmemi istemiyor olsalar da boş duramadım. Bütün gün koşuşturmaya öyle çok alışmıştım ki aynı yerde bir saatten fazla oturmaya katlanamıyordum.

Annem ben eve dönmeden önce iki dilim taze havuçlu kek ve çeşit çeşit çörek paketledi, Baekhyun'a bunlardan mutlaka vermemi söyledi ve onunla ilgili sorular sorup durdu. Byun Baekhyun'dan bahsederken durmadan enseme dokunup durduğum için bir ara saçlarımı karıştırdı ama bu konuyu üstelemedi, anladığını sezdim hemen. Bunu kız kardeşime anlatıp dedikodumu yapacaklardı eminim.

Eve varır varmaz annemin paketlediklerini buzdolabına yerleştirip su ısıtıcısını çalıştırdım, Baekhyun'un o çok sevdiği sosla spagetti yapacaktım, annem bunu görse ağlardı kesin. Fakat ben Baekhyun'u düşünüp dururken dalgınlıktan ısıtıcıyı çalıştırdığımı çok geç fark ettim, aletten şiddetli bir ses geldi ve ben yerimde zıpladım. Isıtıcı patlamış, bütün lambalar sönmüştü. Kendi kendime küfrederken el yordamıyla telefonumu bulup flaşını açtım, ilk yaptığım şey ısıtıcının fişini çekip sigorta kutusunu kontrol etmek oldu. On dakikalık bir uğraşa rağmen elektrikleri geri açamadım ve sonra vazgeçip yemek yapmaya telefonumun ışığıyla devam ettim. Domates soslu spagetti ve biftek pişmek üzereyken Baekhyun eve girdi, karanlık yüzünden korkabileceğini düşünerek "Elektrikler gitti," diye seslendim. Elinde bir market torbası tutarak yanıma geldi.

Chasing FireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin