Bir polis memuru olarak hayatta her an her şeyin mümkün olabileceğine inanırım, bir kamyonun apartmanın içine girebileceğine, bir annenin kendi çocuğunu öldürebileceğine ya da saygın bir adamın dünyanın en acımasız insanı çıkabileceğine de inanırım. Fakat Baekhyun'un benimle sevişmeyi teklif etmesine inanmak... İşte bu oldukça güç bir durum. İnanmakla inanmamak arasında, daha doğrusu söylediklerinin hayal ürünüm olup olmadığını tartmaya çalışıyorum kafamda, büyük ihtimalle uyuyorum ve işe geç kaldım ancak mutfağında bana bir kadeh şarap dolduran Baekhyun fazlasıyla gerçekçi görünüyor. Bana uzattığı kırmızı şarabın tadı da bir o kadar gerçek.
"Seni rahatsız mı ettim?" Kadehiyle koltuğa gelip yanıma oturdu, aramızda biraz mesafe bıraktı ama vücudu bana dönüktü. Ne diyeceğimi bilemiyordum, bana o kadar özgüvenli bakarken çenemi dahi zor tutuyordum yerinde. Hayalini kurduğum şeyin bu kadar kolay gerçekleşmesi hiç de inandırıcı değildi. "Bir şey söyle, beni korkutuyorsun."
Gözlerimi şarabıma dikmeyi bırakıp ona baktım, bütün bunlar gerçekti. Balkondaki flörtöz tavırları gerçekti, bana dokunuşu, saçlarımı tutuşu ve bana doldurduğu şarap gerçekti. "Tam olarak anladığım şeyi kastettiğinden emin değilim."
"Bakir misin, Chanyeol?"
Sorusuyla beni şaşırttı, alay ettiğini zannettim ama yüzündeki ciddi ifadeyi sürdürünce vazgeçtim. Alay etmiyordu, şaşkınlığımın ona âşık olduğumdan değil bakir olabileceğimden kaynaklandığını düşünüyordu.
Başımı iki yana salladığımda rahatlamış gibi derin bir nefes verdi, şarabımı yudumlarken gergindim. Beni seyrediyordu, gözleriyle üzerimde delikler açıyor, vücudumun her bir kısmını uzun uzun süzüyordu.
"Bunu istediğine emin misin?"
"Ne istediğimi biliyorum," dedi, sesi derinden geldi bu sefer. Beni açıkça sekse çağırıyordu, sesinden önce bakışlarıydı davetkâr olan. "Peki sen? Sen ne istediğini biliyor musun?"
Ah, hem de nasıl. Fakat dökülmüyordu kelimeler dilimden, onu delice istediğimi söylemek istiyor ama konuşamıyordum.
"Konuşmazsan bu konuyu bir daha açmamak üzere kapatacağım, Chanyeol."
Yüzüme beklentiyle bakıyordu, kaşları çatıldı sessizliğimden sonra. Kadehini kahve masasına bıraktı, biraz bekledi ve en sonunda hayal kırıklığıyla ayağa kalktı. Kendimi zor dizginliyordum bu sırada, sıktığım yumruklarımla neredeyse kadehimi kıracak ve koltuğun döşemelerini parçalayacaktım. Baekhyun içimde üstüne atlamak üzere olan bir canavar taşıdığımın farkında değildi. Bileğinden yakaladım onu, tutuşum hiç de hak ettiği gibi zarif olmadı. Gitmesine izin vermek istemiyordum. "İstiyorum." .
"Sonunda konuşabildin." Gözlerini bileğini tutan elime dikti ama tutuşumu gevşetmedim. "Bir deneyelim öyleyse."
"Deneyelim," diye taklit ettim. Denemekten ötesine gidecektik.
Ben onu bırakmayınca o da kaçmayı denemedi, gelip kucağıma oturması kaçmaktan çok uzak bir hareketti çünkü. Bacakları iki yanımda, serbest bıraktığım bilekleri boynumun etrafındaydı. Deniyordu, en çok da sabrımı. Gözlüklerini çıkarıp masanın üzerine bıraktım.
Parmakları az önceki gibi saçlarımın arasında fakat bu sefer daha özgürdü, burnunu hafifçe çeneme sürterek kokumu içine çekti, tekrar dönüp baktığında neredeyse sırıtıyordu.
"Hızlı bir başlangıç oldu," dedi, neyi kastettiğini anladığımda ağzım şaşkınlıkla açıldı. Sertleşmiştim, penisimle dürtüyordum onu. Konuşmak üzereyken aralanan dudaklarıma parmağını koydu ve sonra parmak ucunu hafifçe iterek dilime dokundu. Belinin iki yanından tutup onu istemsizce kendime doğru bastırdım, bu sırada gözleri kapandı ve başını boynuma gömdü. Dudaklarını kulağımın altına sürterken nefesini çok net hissediyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chasing Fire
FanficByun Baekhyun, emniyet merkezinin tek psikoloğuydu ve aramızda birkaç bakışma ve tatsız tartışma dışında bir şey geçmemişti. O ufacık boyu, cılız vücuduyla tüm emniyeti çileden çıkarabilecek kabiliyete sahipti kendisi. Ancak hepsi buydu, benden iki...