1420 Senesi - Kış Mevsimi
ASPARGON HANLIĞI
Altınova Şehri - Hanedanlık Sarayı
Korkut Han
Karşımdaki manzarayı izlerken anbean hissizleşiyordum. Hem bedenen hem ruhen tüm hisler beni terk ediyordu. Belki de gitmelerine izin veren bendim. Her halükarda karşımda can çekişen bedeni izlerken hiçbir şey hissetmediğimi bilmek garipti. Ayaklarındaki son titremeler son bulduğunda ölüm fermanını mühürlediğim bedenin dudaklarından dökülen son cümleler, "O ölemez! O ölemez!" şeklindeydi.
"İdam bitti Han'ım."dedi muhafız. Başımı aşağı yukarı salladım. "Bedeni indirelim mi?"
"İndirin. Başını mızrağa geçirin. İbret için şehir meydanında dolaştırın sonra buraya getirin."
"Emredersiniz."dedi ve yanımdan uzaklaştı. Derin bir nefes aldım. Bitmişti. Her şey emrettiğim gibi olmuştu. Kalbim sızlamıyordu bile. O, bunu hak etmişti.
İdam alanına çıktım. Darağacındaki halat kesildi ve ölü beden çuval gibi yere düştü. Dehşet ifadesiyle açık kalan mavi gözler bana dönüktü. Halat boynunda kırmızı kesikler oluşturmuştu. Fakat hiçbirinin önemi yoktu. Cellat büyük bir baltayla ölü bedene yaklaşırken tiksintiyle bakıyordum Omena rahibi Henry'ye.
Hak ettiğini bulmuştu. Oğlumu zehirlemenin bedeli buydu. Arkamı döndüm. Önümde dizlerinin üstüne çökmüş, hayali bir ipi kavrar gibi elleri boynunda, ifadesiz gözleriyle boşluğa bakan Gökben duruyordu. İleri geri sallanmaya başladığında dudaklarından dökülen mırıltı şeklindeki kelime, "Henry!" oldu. Yavaş yavaş kendine geliyor darağacının dibinde yatan bedenin abisi olduğunu iyice idrak ediyordu. "Henry! Henry! HENRY! HAYIR!" Gittikçe yükselen sesi haykırışa döndüğünde yerinden güçlükle kalktı. Tökezleyerek körlemesine yürüdü o yana. Cellata beklemesi için işaret ettim. Son kez veda etmesine izin verecek kadar merhametim kalmıştı.
Gökben yerdeki abisine sarılıp üzerinde ağlamaya başladığında onu seyrettim. Dün gece yemeklerine kattırdığım ilaç ikisini de etkisi altına almış, sabaha karşı zindanın önünde yakılan tütsülerle ilaç tesirini göstermişti. Bu sayede ikisi de en büyük korkularını tüm gerçekliğiyle yaşamıştı. Henry kardeşinin ölümünü izlediğini sanırken Gökben kendi ölümünü görmüştü. Bencilliğinin en büyük göstergesiydi. Henry ise ölürken bile kardeşine olan sadakatini ispatlamıştı.
Muhafızlara Gökben'i almalarını söyledim ve zorla oradan uzaklaştırdılar. Henry'nin başı bedeninden ayrılacağı zaman bir feryat daha kopardı. Başını yana çevirdi ve dizlerinin üstüne yığıldı. Ağlama krizine girdi. Yanına gittim. Nefeslerim sakindi. Onun halini izlerken hiçbir şey hissedemiyordum. Acısı benim için hiçbir anlam ifade etmiyordu. Ona bakarken hissedebildiğim tek şey tiksintiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Kan
Historical Fiction2020 Watty Ödülleri Tarihi Kurgu Kazananı Tarih #1 (19.09.2020) Hiç kimse yaşattığını yaşamadan ölmezmiş. Geçmişin kanlı sayfaları bir bir önüne açılır, hayaletler hesap sorarmış. Öyle bir gün gelirmiş ki önce aynaya baktığında gördüğün gözler yaban...