1415 Senesi - Yaz Mevsimi
ASPARGON HANLIĞI
Ecrinok Şehri - Yedi Gürgen Sarayı
Hanzade Korkut
Yumuşak bir zemine basıyordu ayaklarım. Bedenim nehirdeki bir kayık gibi ilerliyordu. İki yanımdan hızla geçen manzaraları seçemiyordum. Ağaçlar, ormanlar, dağlar, denizler, kaleler, savaşlar, saraylar... Nereye ait olduklarını algılayamıyordum. Öylece geçip gidiyordum aralarından.
Nihayet durduğumda çıplak ayaklarımın altında altın işlemeli kırmızı el dokuması halıyı hissettim. Kum rengi duvarların yükseldiği bir koridor boyunca uzanıyordu. Her adımımda burnuma çiçek kokusu geliyordu. İçimi huzurla dolduran bu koku zambak kokusuydu.
Parmaklarım bir kılıcın kabzasını kavramıştı. Elime baktığımda altın kabzalı kılıcın kanla kaplı olduğunu gördüm. Zaferlerimin kanıydı bu. Ve hüzünlerimin.
Diğer elimi tutan bir el hissettiğimde o yana döndüm. Han babam yanı başımdaydı. Memnun bir ifadeyle gülümsüyordu. Biraz da huzur vardı gözlerinde. Fakat eli buz gibiydi. "Gelinimi almaya geldin değil mi?"diye sordu. Şaşkınlıkla ona baktım. Karşıyı gösteriyordu. Gök mavi elbisesi içinde bir kadın duruyordu hanlık tahtlarının ortasında. Arkası dönüktü. Dizlerinin üstüne çökmüştü. Başında elbisesiyle aynı renk ipek bir duvak vardı. "Bunu gelinim için yapmıştım."dedi babam. Ona döndüğümde yedi safirli, elmaslarla süslü kolyeyi bana uzatıyordu.
"Fakat sana gök gözlü bir gelin getiremedim."dedim hüzünle. O ise gülümseyerek karşıya bakıyordu.
"Kayınbabasının hediyesini vermeyi unutma."diyerek kolyeyi elime bıraktı. Gitmek üzereyken duraksadım.
"Ben evlenebiliyorsam bunun anlamı han oldum demektir."diyerek han babama döndüm. "Han babam?"
"Taht senindir oğlum."diyerek karşıyı işaret etti.
"Ama sen?"
"Hepimiz ölümlüyüz nihayetinde." Derin bir iç çektim.
İlerlerken başımda hissettiğim ağırlıkla elim başıma gitti. Kafamda hanlık tacı vardı. Tahtların yanına geldiğimde gök mavi elbiseli kadın ayağa kalktı. Bana döndü. Önüne düşen ipek duvağı kaldırdığımda karşımdaki gök gözlere hayretle bakakaldım. "Gökben Hatun?"
"Gökben Hanım."diye fısıldadı. Bir an içim coşkuyla doldu. Elimdeki yedi safirli kolyeyi boynuna taktım. Ellerini tutarken arkada buruk ifadesiyle bana bakan koyu gözlü hatunu gördüm. Kırmızı elbisesi içindeydi. Gözlerindeki ifade hayal kırıklığıydı.
"Sen seçimini yaptın."dedi hiddetle. "Bir haine aileni harcadın. O hatun bu hanlığa uğursuzluktan başka bir şey getirmedi. Simaşah Hanım'ın ruhu onda hayat bulmuş! Aspargon'da daha çok kanlar akacak!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Kan
Historical Fiction2020 Watty Ödülleri Tarihi Kurgu Kazananı Tarih #1 (19.09.2020) Hiç kimse yaşattığını yaşamadan ölmezmiş. Geçmişin kanlı sayfaları bir bir önüne açılır, hayaletler hesap sorarmış. Öyle bir gün gelirmiş ki önce aynaya baktığında gördüğün gözler yaban...