1426 Senesi - Güz Mevsimi
ASPARGON HANLIĞI
Altınova Şehri - Hanedanlık Sarayı
Müge Hanım
Yazın son sıcak günleri yerini güzün ılıklığına bırakmıştı. Yağmur ve fırtınadan önce son güzel günlerdi. Güzün ve kışın bu yıl daha yaman geçeceğini hissediyordum. Yaşanan olayların gerginliği hala üzerimizdeydi. Korkut'un öfkesi yatışmak bilmiyordu. Onunla konuşmak her geçen gün daha zor oluyordu. Toygar'ın adını andığımda bakışlarıyla bile içimi donduruyordu. Olanlar benim de onayladığım şeyler değildi. Fakat nihayetinde o da oğlumdu. Öylece ölüme gönderilmesine göz yumamazdım.
Öğrendiğimize göre gerçekten bir isyan çıkmıştı ve Toygar bu isyanı bastırmıştı. Fakat yanında Belgin'in bulunmasının tesadüf olduğuna hiç kimseyi inandıramazdı. Oğluma bir mektup yazmıştım fakat eline geçip geçmediğini bilmiyordum. Bozbey Kalesi'nin kontrolünü kaybetmiştim. Kalfalar ve harem ağalarından aldığım raporlar fazla yüzeyseldi. Simay bile bana yazmayı azaltmıştı. Son mektubu aylar önceydi. Toygar'ın hamleleriyle ilgili hiçbir şey söylemiyordu. Oğlumun hareminde beni en çok hayal kırıklığına uğratan Simay olmuştu. Belgin ve Beyza'dan sadakat beklentim yoktu lakin Simay oradaki adamım olmalıydı. Oradaki her şeyi bana anlatmalıydı. Fakat yapmamıştı.
Toygar o sancağı seçerken bile hesaplı davranmıştı belli. Başkente en uzak sancak vilayetiydi. Yeşiltepe'yi istememe gerekçesi olarak Yiğit'i öne sürmüştü. Bozyurt'u ise bizim sancağımız diye istemişti. Oradakilerin sevgisini kazanmanın ilk yolu olarak seçmişti bunu. Bozyurt sancağından bir han çıkmıştı. Vilayet halkı için gurur sebebiydi. Toygar'ı da böyle görmek istemeleri şaşırtmazdı. Üstelik her vilayette olduğu gibi orada da hırslı kimseler vardı. Toygar'ın yükselişiyle onlar da yükselecekti. Olacakları düşünmek bile içimi titretiyordu.
Endişeyle iç çektim. "Hanımım, her şeyin bir hal çaresini buluruz."dedi Asya. Fakat söylediğine kendinin de inandığını sanmıyordum. Olabilecekleri düşündükçe gözlerim doluyor, kalbim sıkışıyor, nefesim kesiliyordu.
"Hata ettim Asya. Çok hata ettim. Zayıflık gösterdim. Oğullarım karşısında aciz kaldım. Gökben'i de, Belgin'i de, Beyza'yı da en başından ortadan kaldırmalıydım. Kim ne yapabilirdi? Ölümlerinden sorumlu tutulacak sadık cariyeler, ağalar her daim bulunurdu." Başımı ellerime dayadım. Bastırarak şakaklarımı ovdum.
"Hanımım,"dedi usulca koluma dokunarak, "şimdiye dek o kadar kanlı yollardan geçtiniz ki daha fazla kan dökmek istemediniz."
"Dökmedim de ne oldu? Her şey elimden kayıp gitti! Şimdi çok daha fazlası dökülecek!"diye bağırdım ellerimi masaya vurarak. Tekrar derin bir nefes aldım. Aynı şeyleri yaşamıştım. Toygar'ın ne yapacağını biliyordum. Bizi neyin beklediğini biliyordum. Öngöremediğim tek şey evlat acısı yaşamadan bundan nasıl sıyrılabileceğimdi? Lakin biliyordum ki iktidar yolunda kayıpsız ihanet olmaz, her şeyin bedeli bir şekilde ödenirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Kan
Historical Fiction2020 Watty Ödülleri Tarihi Kurgu Kazananı Tarih #1 (19.09.2020) Hiç kimse yaşattığını yaşamadan ölmezmiş. Geçmişin kanlı sayfaları bir bir önüne açılır, hayaletler hesap sorarmış. Öyle bir gün gelirmiş ki önce aynaya baktığında gördüğün gözler yaban...