1413 Senesi - Bahar Mevsimi
ASPARGON HANLIĞI
Altınova Şehri - Hanedanlık Sarayı
Müge Hanım
Bu hayattan öğrendiğim bir şey varsa o da kaç yıl yaşarsan yaşa kayıpların her daim olacağıydı. Hanım olunca durulacağını sanmıştım. Evlatlarımı, torunlarımı koruyabileceğimi sanmıştım. Yanılmışım. Önce kendi istikbalimiz için vermiştim savaşı. Şimdiyse Korkut'un istikbali için vermek zorundaydım.
Ecrinok'tan gelen raporlar beni şaşkınlığa uğratmıştı. Torunlarımın zehirlenmesine karışan adamları biz seçmiştik. Geçmişlerini titizlikle araştırmıştık. Buna rağmen casuslar casusluğunu yapmıştı. Kabullenemiyordum olanları. Gözümden kaçmaması gerekirdi. Bunca yıllık tecrübemle hata yapmamalıydım.
Hepsini detaylıca tetkik ettirmiş Yaman'la birlikte görüşmüştük. Her biri Aspargon nüfusluydu. Geldikleri köyleri bile sordurmuştuk yalan ihtimaline karşı. Hiçbir çelişki çıkmamıştı. Peki nasıl olmuştu da Melbros için çalışmışlardı? Nerede hata yapmıştık?
Odamın kapısının çalınmasıyla düşüncelerimden uzaklaştım. "Gel."dedim sertçe. Kapılar açıldı ve Asya elinde raporlarla içeri girdi.
"Gününüz ferah olsun hanımım."
"Ne ferahlığı Asya? Ferahlık mı kaldı hayatımızda? Kundaktaki torunumun canını aldıklarından beri gözüme uyku girmiyor."
Üzüntüyle başını önüne eğdi. "En azından Balamir yaşıyor."
"Tek tesellimiz bu zaten. Ama böyle bir şey olmamalıydı işte." Başımı iki yana salladım. "Olmamalıydı."diye fısıldadım. Asya önüme raporları bırakırken bana bir sabah kahvesi söyledi.
Günlerdir hiçbir şeyle ilgilenmek istemiyordum. Fakat hayat devam ediyordu. Hanımlık görevlerimi daha fazla aksatamazdım. Yasımı içimde yaşamaya devam ederken dışarıya güçlü görünmek zorundaydım. Şimdiye kadar kimse yıkamamıştı beni. Şimdiden sonra da yıkılmayacaktım.
Doğan'ın ölüm haberini alır almaz Tunay'a sert bir mektup yazmıştım. Kocasının ne yaptığından haberi var mıydı yok muydu bilmiyordum ama olmak zorundaydı. Orada öylece oturup çocuk doğursun diye göndermemiştim onu. Melbros'u yönetmesi, olan biten her şeyi rapor etmesi için göndermiştim. O ise pasifliği seçmişti. Çiğdem aktifti aktif olmasına fakat o da evini, özünü, toprağını unutmuştu. İki kızım beni bu konuda hayal kırıklığına uğratmıştı.
Ayça'dan Arbatun haberlerini alıyordum sık sık. Aynı şekilde Elçin de bana yazıyordu. En sık Bengü ile yazışıyorduk. Gerek kendi şehri olan Bilgecik, gerek Ecrinok hakkında görüşlerini rapor halinde gönderiyordu her zaman. Fakat Çiğdem ve Tunay onlar gibi değildi. Birbirlerinden tamamen farklılardı fakat ketumluk konusunda aynıydılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Kan
Tarihi Kurgu2020 Watty Ödülleri Tarihi Kurgu Kazananı Tarih #1 (19.09.2020) Hiç kimse yaşattığını yaşamadan ölmezmiş. Geçmişin kanlı sayfaları bir bir önüne açılır, hayaletler hesap sorarmış. Öyle bir gün gelirmiş ki önce aynaya baktığında gördüğün gözler yaban...