1415/1416 Senesi - Kış Mevsimi
ASPARGON HANLIĞI
Altınova Şehri - Hanedanlık Sarayı
Müge Hanım
İçim rahat bir şekilde kahvemi yudumluyordum. Yeni aşçıbaşı Ruslan Ağa'nın eli epey lezzetliymiş. Asya'ya da bir kahve yaptırmıştım. Olanlar hakkında konuşuyorduk. Suna yaşananlardan epey etkilenmişti. Rengi atmıştı. Bakışları bile değişmişti. Güçlü durmaya çalışsa da en güvendiği adamlardan dördünü elinden almam direncini kırmıştı. Yeşiltepe valisi Orhan Bey hakkında biraz yalan söylemek zorunda kalmıştım. Adam katır inadıyla ağzını bile açmamış, acılar içinde ölmüştü. Fakat Suna'ya bunun yerinde bülbül gibi şakıdığını söylemiştim. Hayal kırıklığı görülmeye değerdi.
Teoman'la evlenmeyi kabul ettiğini beyan etmişti üç gün önce. Durumu Teoman Bey'le ancak o zaman paylaşmıştım. Bu teklife oldukça şaşırmıştı. Fakat benim emrime karşı gelemeyeceğini söylemişti. Onu Suna'yı kontrol altında tutması konusunda sıkı sıkı tembihlemiştim. Saraydan çıkıyor olması demek Altınova'da özgürce gezebileceği anlamına gelmiyordu. Efran Bey'in adamları her daim eşlik edecekti. Teoman Bey'in konağından dışarı adım atmayacaktı.
Ayrıca Suna ve Sargun bağlantısıyla Gökben'in ailesine de ulaşmıştım. Ablası Sargun kraliçesiydi. Ona mektup yazmayı düşünmüştüm bu konuda. Fakat sonra vazgeçmiştim. Gökben'e fazla önem vermek gibi bir niyetim yoktu. Er geç taşralığını gösterecek ve Korkut'un gözünden düşecekti. İdil'in eğitiminin yanına bile yaklaşamazdı. Asaletin kanla değil kalple olduğunun en büyük kanıtlarından biriydi İdil. Başta yaptığı acemilikleri kenara bıraktığından beri epey memnundum ondan. Gökben anca onu uzaktan izleyebilirdi.
Gökben'in getirilmesinde Suna'nın rolü olduğunu münasip bir zamanda Korkut'la konuşacaktım elbet. Fakat bu öylece mektupla gönderilecek bir mesele değildi. Oğlumla karşı karşıya olmam mühimdi. Suna olmasaydı Gökben'in asla ortaya çıkmayacağını bilmeliydi. Bu görüşme tam olarak nasıl gerçekleşmişti bilmiyordum fakat önemi de yoktu. Önemi olan tek şey Suna'nın Gökben'i almak için Sargun'a gittiği gerçeğiydi. Bu gerçek Korkut'un aklını başına getirmeye yeterdi. En azından öyle umuyordum.
Ertesi gün kurultay raporlarını inceliyordum. Henüz karara bağlanmamış önerilerden biri kaşlarımın çatılmasına, sinirlerimin gerilmesine sebep olmuştu. Toygar'ın bu kış, on altısını bitirdikten sonra sancağa çıkması konuşulmuştu. Korkut'un on sekizinde sancağa çıkmasını daha yeni kabullenmişken şimdi de bu karar neyin nesiydi? Bu aceleye ne gerek vardı? O da on sekizine gelince çıkardı sancağa.
Teoman Bey bu fikri Yaman Han'ın önerisi olarak sunmuştu. Danışmanların çoğu bu fikre sıcak bakmıştı. Önümüzdeki günlerde konu hakkında daha çok konuşulmasına ve sonucun kesinleştirilmesine karar verilmişti. Yaman bu konuyu bana açma zahmetine bile girmemişti. Bir kez daha benden habersiz bir karar almıştı. Onda yıllardır kıramadığım bir özellikti bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Kan
Historical Fiction2020 Watty Ödülleri Tarihi Kurgu Kazananı Tarih #1 (19.09.2020) Hiç kimse yaşattığını yaşamadan ölmezmiş. Geçmişin kanlı sayfaları bir bir önüne açılır, hayaletler hesap sorarmış. Öyle bir gün gelirmiş ki önce aynaya baktığında gördüğün gözler yaban...