1415 Senesi - Güz Mevsimi
GERBENA İMPARATORLUĞU
Rastan Şehri - Rivlev Sarayı
Aynanın karşısında oturmuş saçlarının yapılışını izliyordu Gerbena Prensesi Çiğdem. Boynuna takılan zümrüt kolye gözleriyle mükemmel bir uyum içindeydi. Fakat yeşil gözleri aynaya bakarken yorgundu. Buraya gelirken hayatının hiç kolay olmayacağını biliyordu. Aksine tüm zorluklara göğüs gerebileceğine güveni tamdı. Pek çok şeyi başarmıştı, fakat daha önünde çok uzun bir yol vardı.
İlk yıl çok daha korkunç geçmişti. Saraya geldiği ilk gün İmparatoriçe'den çok ciddi ikazlar dinlemişti. Buraya boşa geldiğini, ancak Prensin metresi olabileceğini söylemişti defalarca. Evliliklerinin gerçekleşmediği her gün daha çok üstüne gitmişti. Evliliklerinin neden gerçekleşmediğini anlayamıyordu. Boşanması onaylanmıştı. İmparator onların yanındaydı. Öyleyse neden evlenemiyorlardı? Bunu çok sormuştu Nikolai'a.
Önündeki tek engel İmparatoriçe değildi. Bir de Omena Konseyi'nden onay gelmesi gerekiyordu. Gerbena'nın dini inançlarına bağlılığını biliyordu fakat hayatlarının her aşamasında karşısına çıkacağını düşünmemişti. Evlilikler ve boşanmalar konseyin onayından geçmeden kabul görmüyordu ve konsey uzun bir süre İmparatoriçe'den yana davranmıştı.
Gerbena kraliyetinde daha önce dul biriyle evlilik yapılmamıştı ve bu durum inançlarına aykırıydı. Fakat Çiğdem için bu mantıklı değildi. Nikolai da bu kuralı saçma buluyordu. Evlilikler mutsuzsa, geçim yoksa bitebilirdi. İmparatoriçe uzun bir müddet bu kurala dayanarak eziyet etmişti ona. Çiğdem ise evlilikleri gerçekleşene dek Nikolai ile aynı odayı paylaşmamıştı. İmparatoriçe'ye bu zevki tattırmayacaktı.
Nihayet altı ay sonra konsey ikna olmuş ve evliliklerine onay vermişti. İmparatoriçe düğün gününde simsiyah giyinerek tepkisini göstermişti. Onun yanında olanlar da koyu kıyafetler tercih etmişti. Fakat bu ne Çiğdem'in ne de Nikolai'ın umurunda olmuştu. Günlerce süren ziyafette mutluluklarını herkesin gözüne sokarak karşılığını vermişlerdi. Aşk kazanmıştı. Önemli olan da buydu.
Fakat saray yaşamı burada da zorluydu. Aspargon saraylarına kıyasla buradaki kadınlar daha edepsizdi ve bu edepsizliklerini aşağılık dedikodular için kullanıyorlardı. Gün içinde Çiğdem'in yüzüne gülüyor, kapalı kapılar arkasında ona Bresna Fahişesi diyorlardı. Başta bu ağırına gitse de umursadıkça işlerin daha kötü olduğunu görmüş umursamamaya başlamıştı. Onların mutsuz evliliklerinden dem vurup kocalarına nasıl yaklaşmaları gerektiği hakkında Madam Prina'dan akıl alabileceklerini söylediğinde yüzlerindeki kızarmayı hiç unutamayacaktı.
Gerbena'nın en meşhur genelevinin sahibiydi Madam Prina. Sarayda düzenlenen oyunlar ve gösteriler için kızlarını gönderiyordu. Ayrıca saray mensuplarına verdiği borçlarla da biliniyordu. Bu sebeple sarayda sık sık görünürdü. Onu böyle tanımıştı Çiğdem. Tüm Gerbena'daki en samimi kadın ona göre Madam Prina idi. Üzerine yapıştırılan tüm sıfatları kendine göre kullanmayı bilen, saray kadınlarının edepsiz şakalarını daha edepsizleriyle örtmekten çekinmeyen ve her şeye rağmen kendini seven bir kadındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynadaki Kan
Historical Fiction2020 Watty Ödülleri Tarihi Kurgu Kazananı Tarih #1 (19.09.2020) Hiç kimse yaşattığını yaşamadan ölmezmiş. Geçmişin kanlı sayfaları bir bir önüne açılır, hayaletler hesap sorarmış. Öyle bir gün gelirmiş ki önce aynaya baktığında gördüğün gözler yaban...